Osmanlı dönemine kadar uzanan köklü bir geçmişe sahip olan panayırlar, Çanakkale yöresinde tarih boyunca önemli bir toplumsal ve ekonomik rol üstlendi. Osmanlı arşivlerinde yer alan belgeler, bölgedeki panayırların tarihini ve önemini gözler önüne sererken, özellikle Çanakkale merkezde kurulan panayırın uzun yıllar kent yaşamına canlılık kattığı biliniyor. Ancak zaman içinde yerel yöneticilerin ilgisizliği ya da bazı çevrelerin karşı çıkmasıyla bu gelenek merkezde son buldu.
Günümüzde ise Çanakkale ili, 11 yerleşim yerinde yılda düzenlenen 14 panayır ile Balıkesir’in ardından Türkiye'de en fazla panayır kurulan ikinci il konumunda. Panayırlar, kuruldukları bölgelerde kültürel, sosyal ve ekonomik katkılar sunmaya devam ediyor. Güney Marmara’nın önemli merkezlerinden biri olan Çanakkale’de, özellikle merkez ilçede bu geleneğin yeniden canlandırılması gerektiği dile getiriliyor.
Bundan 30-40 yıl öncesine kadar panayırlar, kırsal kesimde yılın en önemli etkinlikleri arasında yer alırdı. Televizyonun yaygınlaşmadığı, iletişim araçlarının sınırlı olduğu dönemlerde, panayırlar sadece alışveriş değil aynı zamanda eğlence ve sosyalleşme imkânı sunan önemli buluşma noktalarıydı. Ev eşyasından tarım aletlerine kadar birçok ürün burada sergilenirken, panayır esnafı çeşitli gösterilerle halkın ilgisini çekmeye çalışırdı.
Bir zamanlar "Panayır zamanı biz kaleye giderdik" diyen büyüklerimiz, o dönemlerde Çanakkale panayırının köylü için adeta bir bayram havası yarattığını anlatıyor. Bugünkü gibi imkânların olmadığı yıllarda, panayır sayesinde insanlar hem ihtiyaçlarını karşılıyor hem de dostlarıyla bir araya gelerek hasret gideriyordu. Her ne kadar merkezde bu gelenek unutulmuş olsa da çevre ilçelerde panayırlar hâlâ canlılığını koruyor. Geçtiğimiz günlerde Ayvacık’ta kurulan panayır, bölgenin en büyük etkinliklerinden biri olarak büyük ilgi gördü. Vatandaşlar alışveriş yapmanın yanı sıra, uzun zamandır göremedikleri dostlarıyla bu vesileyle bir araya gelirlerdi.
Uzmanlar, Çanakkale merkezde de panayır kültürünün yeniden canlandırılmasının, hem geçmişe sahip çıkmak hem de toplumsal bağları güçlendirmek açısından önemli olduğunu vurguluyor.
(ERHAN TAYLAN)