Nasır, cildin uzun süreli sürtünme veya basınca maruz kalması sonucu gelişen ve derinin kendini koruma amacıyla kalınlaşmasıyla ortaya çıkan bir durumdur. En sık ayaklarda, parmak aralarında, topukta ya da taban bölgesinde görülür. Tekrarlayan mekanik baskı, deride keratin tabakasının aşırı üretimine neden olduğu için zamanla sert, sarımsı bir tabaka oluşur. Nasır, başlangıçta yalnızca estetik bir sorun gibi görünse de ilerleyen dönemde ağrıya, yürüyüş bozukluklarına ve enfeksiyonlara yol açabilir.
Cildin bu tepkisi aslında bir savunma mekanizmasıdır. Vücudun belirli bölgeleri tekrarlayan basınca maruz kaldığında, deri kendini korumak için kalınlaşır. Bu süreç devam ettiğinde kalın tabaka derinleşir ve ağrılı hâle gelir. Özellikle ayak kemiklerinde şekil bozukluğu, parmak deformitesi, yanlış ayakkabı seçimi veya uzun süre ayakta kalmayı gerektiren mesleklerde çalışan kişilerde nasır oluşma riski artar.
Virüs, mantar veya bakteri kaynaklı bir hastalık olmayan nasır, mekanik nedenlerle ortaya çıkar. Ancak nasırın yüzeyinde çatlaklar oluştuğunda cilt bütünlüğü bozulur ve bu alanlar mikroorganizmaların girişine açık hâle gelir. Bu nedenle tedavi edilmemiş veya yanlış müdahale edilmiş nasırlar ikincil enfeksiyonlara neden olabilir. Özellikle diyabet hastalarında küçük yaralar bile ciddi sorunlara dönüşebileceğinden profesyonel muayene çok önemlidir.
Nasır tedavisi, kişi özelinde nasırın derinliği, tipi ve nedenine göre belirlenir. Amaç yalnızca sert tabakayı ortadan kaldırmak değil, bu tabakayı oluşturan basınç ve sürtünme kaynaklarını da kontrol altına almaktır.
Nasır tedavisi planlanırken ilk adım, nasırın oluşum nedenini doğru belirlemektir. Hekim tarafından yapılan değerlendirmede hastanın ayak yapısı, yürüyüş biçimi, ayakkabı seçimi ve varsa ortopedik bozuklukları gözden geçirilir. Bu inceleme sonucunda basınca neden olan alanlar belirlenir ve tedavi planı buna göre şekillenir.
Yüzeysel nasırlarda kalınlaşmış derinin güvenli biçimde inceltilmesi ilk adımdır. Bu işlem steril koşullarda, sağlıklı dokuya zarar vermeden yapılır. Derin dokulara ulaşmadan yapılan dikkatli temizleme, ağrının hafiflemesini ve cildin yeniden esnek hâle gelmesini sağlar. Ancak bu tür işlemler yalnızca sağlık profesyonelleri tarafından yapılmalıdır. Evde kesici aletlerle yapılan müdahaleler, sağlıklı dokunun zedelenmesine ve enfeksiyona neden olabilir.
Bazı hastalarda topikal ürünler kullanılabilir. Üre veya salisilik asit içeren keratolitik kremler, kalın tabakanın yumuşamasına yardımcı olur. Bu ürünler yalnızca sağlam ciltte kullanılmalı, açık yara veya çatlak bulunan alanlara uygulanmamalıdır. Diyabet, dolaşım bozukluğu veya sinir hasarı olan kişilerde bu tür ilaçlar yalnızca hekim kontrolünde kullanılabilir.
Evde bakım uygulamaları tedaviyi destekleyebilir ancak tek başına yeterli değildir. Ilık su banyoları cildi yumuşatarak nasırın yüzeyinin temizlenmesini kolaylaştırabilir. Ardından ponza taşı ile nazikçe yapılan yüzeysel temizlik geçici rahatlama sağlar. Fakat aşırı kazıma ya da uzun süreli tahriş, ciltte çatlaklar oluşmasına neden olabileceği için önerilmez.
Tedavi planı tamamlandıktan sonra basınç noktalarının yeniden oluşmaması için uygun ayakkabı seçimi yapılmalıdır. Ayağın yapısına uygun, burun kısmı geniş ve topuk yüksekliği dengeli modeller tercih edilmelidir. Gereken durumlarda kişiye özel tabanlık veya ortopedik desteklerle basınç dağılımı dengelenmelidir.
Nasır tedavisinde uzun vadeli başarı, kalınlaşmış derinin alınmasıyla ve basınç kaynaklarının ortadan kaldırılmasıyla sağlanır. Bu nedenle ayak sağlığına yönelik alışkanlıkların gözden geçirilmesi gerekir. Günlük yaşamda doğru ayakkabı seçimi, düzenli nemlendirme ve ayağı kuru tutmak önemli adımlardır.
Ayak cildinin aşırı kuruması çatlaklara, aşırı nemli kalması ise yumuşak nasırların oluşmasına neden olabilir. Bu dengeyi sağlamak için nemlendirici ürünlerin düzenli kullanımı önerilir. Uzun süre ayakta kalmayı gerektiren mesleklerde basıncı azaltan taban destekleri kullanmak, yürüyüş konforunu artırır ve yeni nasırların oluşumunu önler.
Bazı hastalarda nasırın altında kemik çıkıntısı veya parmak deformitesi bulunabilir. Bu gibi durumlarda yalnızca yüzeysel temizlik yeterli olmaz, deformiteye yönelik ortopedik ya da cerrahi düzenleme gerekebilir. Cerrahi müdahale kararı, yalnızca altta yatan yapısal sorunlar mekanik baskıyı sürdürdüğünde değerlendirilir.
Tedavi tamamlandıktan sonra, sürecin doğru bir şekilde ilerleyip ilerlemediği düzenli hekim kontrolleri ile takip edilir. Özellikle diyabetli hastalarda ayak muayeneleri aksatılmamalı, yeni nasır belirtileri erken fark edilmelidir.
Her bireyin cilt yapısı ve basınç alanları farklı olduğundan, nasır tedavisi kişiye özel biçimde planlanır. Nasır tedavisinin amacı, cilt bütünlüğünü koruyarak ağrıyı hafifletmek ve tekrarlayan basınç hasarlarını önlemektir. Uygun bakım alışkanlıklarıyla desteklenen düzenli takip, uzun vadede hem konforu hem de ayak sağlığını korur.
(BÜLTEN)