abdulmecitkarakas65@gmail.com
Teknoloji geliştikçe bazı sorular var ki artık sadece bilimkurgu meraklılarının değil, günlük hayatın tam ortasında duran insanların da kafasını kurcalıyor. Mesela şu soru:
Geleceğin süper gücü devletler mi olacak, yoksa teknoloji şirketleri mi?
Normalde bu soruyu duyunca “Devlet tabii ki! Ordusu var, yasası var, ekonomisi var” diye düşünürüz. Ama gel gör ki bugün dünyadaki güç dengeleri öyle bir değişiyor ki, devletlerin yüzyıllardır kullandığı o klasik güç sembolleri—ordu, sınır, para, diplomasi—yerini yavaş yavaş veri merkezlerine, algoritmalara, hatta birkaç yazılım mühendisinin yazdığı kodlara bırakıyor.
Düşünün: Bir sosyal medya şirketi, tek bir güncellemesiyle dünya çapında seçim sonuçlarını bile etkileyebiliyor. Yapay zekâ altyapısına sahip bir teknoloji devi, küresel ekonominin nabzını değiştirebiliyor. Bir çip üreticisi, ülkelerin ulusal güvenlik politikalarını yeniden yazdırabiliyor. Bu noktada ister istemez insanın aklına geliyor:
Süper güç dediğimiz şey artık tanklarla değil, işlemcilerle mi ölçülüyor?
Geçtiğimiz yazıda Nvidia’nın yükselişinden bahsetmiştik. Devletler yıllarca petrolün, doğal gazın, altının peşinden koştu. Şimdi ise yeni “stratejik maden” işlem gücü. Yani çip. Bu yüzden Nvidia’nın, Microsoft’un, Google’ın, Amazon’un her adımı artık diplomatik bir olay gibi takip ediliyor. Hatta bazı ülkeler için bugün en kritik jeopolitik mesele, “Yeterli çip tedarik edebiliyor muyuz?” sorusu hâline geldi.
Eskiden devletler şirketleri yönetirdi. Şimdi şirketler devletlere yön veriyor.
Bir bakıyorsunuz OpenAI bir model güncelliyor, Avrupa Birliği veri yasasını apar topar revize etme gereği duyuyor.
Bir bakıyorsunuz Amazon yeni bir lojistik sistemi kuruyor, ülkeler altyapılarını buna göre yeniden düzenliyor.
Bir bakıyorsunuz Tesla tek bir yazılım güncellemesiyle binlerce aracın davranışını değiştiriyor—devletlerin yıllarca süren trafik politikalarına meydan okurcasına.
Güç buna dönüşmüş durumda: Çalıştırdığınız algoritmalar, yönettiğiniz insanlardan daha etkili.
Peki devletler güç kaybediyor mu?
Hayır. Ama artık güç eskisi gibi sadece devletlerin elinde değil. Teknoloji şirketleri, tıpkı eski süper güçler gibi “küresel düzeni şekillendirme kapasitesine” sahip:
Ekonomiyi etkiliyorlar,
Güvenlik dengelerini değiştiriyorlar,
Toplumsal davranışları yönlendiriyorlar,
Hatta diplomatik krizleri bile tetikleyebiliyorlar.
Bugün bir devlet, kendi vatandaşının verilerini korumak için bir teknoloji şirketine bağımlı hale gelebiliyor. Çünkü dijital altyapı onların elinde.
Devlet bir kanun çıkarıyor, ama algoritma başka bir düzen getiriyor.
Devlet bir karar alıyor, ama yazılım güncellemesi tüm denklemi değiştiriyor.
Yani aslında yeni bir ikili güç çatışmasının başındayız:
Hukuk mu galip gelecek, teknoloji mi?
Sınırlar mı belirleyici olacak, yoksa bulut bilişim mi?
Devletler mi yol gösterecek, yoksa şirketler mi?
Gerçek şu ki, artık iki taraf da tek başına süper güç olamıyor. Devlet desteklemeden teknoloji ayakta kalamıyor; teknoloji olmadan da devlet varlığını sürdüremiyor. Geleceğin süper gücü belki de iki tarafın kesiştiği yerde doğacak:
Devlet teknolojiyi yöneten değil, anlayan ve işbirliği yapan taraf olacak. Teknoloji şirketleri ise sadece para kazanan değil, küresel sorumluluk taşıyan yapılar hâline gelecek.
Ama bugün itibarıyla bir gerçek var:
Eğer geleceğin ordusu algoritmalarsa, geleceğin tankları da veri merkezleri.
Ve bu ordunun generalleri kim olacak?
İşte tüm dünya tam da bunu tartışıyor.
Bir sonraki yazıda belki de yeni soruyu ele alırız:
“Veri, insanlığın yeni para birimi hâline mi geliyor?”