havadurum
Esra Güller

esragullerx@gmail.com

Geçmişin İzleri

4349

Geçmiş, tamamen arkada bırakılabilir mi yoksa göz ardı mı edilir? Geride dönüp bir daha bakmayacağımıza dair yeminler ettiğimiz o anılar tamamen unutulur mu yoksa biz yok mu sayarız? Ne kadar çok kendimize bu sözü versek bile, kulaklarımıza dolan sözlerden birçok özlü deyiş vardır bununla ilgili. Çoğu insan, geçmişi geride bırakıp geleceğe bakmak için uğraşır durur. Geleceği oluşturan şey geçmiştir aslında. Her ne kadar bugüne ve geleceğe yönelik adımlar atsak bile geçmiş, her zaman peşimizde olan bir gölge misali bırakmaz peşimizi.

Geçmişin izleri bir kamçı gibidir. İlk günkü gibi kanatmaz ve bıraktığı yaralar sızlamaz ama varlığı ince kırmızı çizgilerle var olmaya devam eder. Bizler de geçmişi geride bıraktığımız için yüklerini sırtımızda taşımaya devam ederiz. Belki de insanın başına gelen bütün kötü şeyleri -örneğin sırtından bıçaklamak gibi- arkasından geldiğine inanması belki de bu yüzdendir. Çünkü onları göremez, gözlerinin önünde gerçekleşmez. Bu yüzden insan, geçmişini geride bırakmak ister belki de.

Youtube’a baktığınızda bu konuyla ilgili birçok içerik bulabilirsiniz. Geçmişi kabullenmek, geçmişinizdeki hataları unutmak, geçmişi geride bırakmak… Neden bu kadar düşünürüz geçmişi? Neden geçmişe odaklı yaşarız? Neden geçmiş hiç geçmemiştir? Bunun cevabını bulamayız. Gerçek cevapları bulduğumuzda, belki de ilk defa bakarız arkamıza. Bizi biz yapan şeyleri kabulleniriz. Ama geçmişe dönmek düşündüğümüz kadar bize iyi gelir mi, yoksa sadece pişmanlık mı hissederiz?

Ezel dizisinin sekizinci bölümünde yer alan bir replik vardır; “Geçmişe dönmek başka, geçmişi silmek başka. Bir kere aktı mı zamanın içinden, suyun yolu değişmez. Unutma! Bin kere dönsen o güne, bin kere ihanet edecekler sana.” Replikte yer aldığı gibi, geçmişi silmek mümkün değildir belki de. Silemeyiz de. Ama belki de “Şimdiki aklım olsa…” gibi kurulan cümleler, geçmiş için faydasızdır. Çünkü şu anki düşüncelerimiz, geçmişi değil şimdiki zamanı oluşturur. Biz geçmişteki düşüncelerimizi ne kadar istemesek bile geçmişte bırakır, anı yaşamaya başlarız. İnsani bir dürtüdür bu, bundan ne kadar kaçabiliriz ki? Kaçmamalıyız da.

Size geçmişinizi değil, şimdiki zamanı düşünün demeyeceğim. Evet, geçmişe takıntılı olmak bir hastalıktır ama bizi olduğumuz kişiye dönüştüren şey de geçmiştir aynı zamanda. Bizi yaratan şey geçmişimizdir ve geçmişimizle barışık olabildiğimiz zaman iyi bakabiliriz kendimize. Bizi insan yapan şey, düşünebilen bir varlık olmamızdır ve bu aynı zamanda geçmişin bıraktığı yükleri de taşımaktır aynı zamanda.

Yarınımızı oluşturan şey, geride bıraktığımız akıp giden zamandır.

Geçmişle barışık olacağımız ve geçmişin yükünü yük olarak görmeyeceğimiz günler yakındır belki. O günlerin geleceğimizi oluşturması umudunu her zaman içimizde taşıyacağımız ve şimdiki zamanın tadını, sanki yeni bir hayatmış gibi yaşayacağımız günlere…

Pentagram'ın şarkısında dediği gibi; Omzumuzdan düşmüyor geçmişin yükü...