yandexmetrikacounter
DEMOKRASİ SINAVDA… CHP'de Yargı Gölgesinde | Çanakkale Olay
Cüneyt Özkurnaz

cuneyt66@gmail.com

DEMOKRASİ SINAVDA… CHP'de Yargı Gölgesinde Dönüşüm…

Türkiye’nin kurucu ve en köklü siyasi partisi Cumhuriyet Halk Partisi, yargı kararlarının gölgesinde derin bir krizle karşı karşıya. İstanbul İl Başkanlığı’na kayyum atanması, 38. Olağan Kurultay’ın iptal davası, Kemal Kılıçdaroğlu’nun olası dönüşü ve Oğuz Kağan Salıcı’nın genel başkanlık ihtimali, partiyi belirsiz bir geleceğe sürüklüyor.

136

Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) son kararları, kaosu daha da karmaşık hale getiriyor. Olayları tarafsız bir gözle değerlendirmek, hukuki aykırılıkları irdelemek ve olası sonuçları tartışmak, hem CHP’nin iç dinamiklerini hem de Türk demokrasisinin sağlığını anlamak için kritik. 2 Eylül 2025’te İstanbul 45. Asliye Hukuk Mahkemesi, CHP’nin 8 Ekim 2023’te gerçekleşen 38. Olağan İstanbul İl Kongresi’ni usulsüzlük iddialarıyla iptal etti. Mahkeme, İl Başkanı Özgür Çelik ve yönetimini görevden alarak, Gürsel Tekin liderliğinde Zeki Şen, Hasan Babacan, Müjdat Gürbüz ve Erkan Narsap’tan oluşan geçici bir heyet atadı (Müjdat Gürbüz ve Hasan Babacan bu görevden ayrıldılar). Bu karar, 196 delegenin askıya alınmasına ve 39. Olağan İl Kongresi’nin durdurulmasına yol açtı. Yargının siyasi partilerin iç işlerine müdahalesi, Anayasa’nın 68. maddesiyle özerk kurumlar olarak tanımlanan partilerin bağımsızlığına aykırı görünüyor. “Mutlak butlan” gerekçesi, Yargıtay içtihatlarına göre tartışmalı; zira benzer davalarda parti içi demokrasiye öncelik verilir. Kayyum ataması, daha çok DEM Partisi belediyelerinde kullanılan bir araçken CHP’ye sıçraması, yargının siyasallaştığı eleştirilerini güçlendiriyor. Tekin’in “Baba ocağına polisle girmem” açıklaması samimi olsa da, karar parti iradesini hiçe sayıyor ve hukuki meşruiyeti sorgulatıyor. Bu, AK Parti’nin muhalefeti zayıflatma stratejisi olarak yorumlanıyor.

YSK’nın son kararları, krize yeni bir boyut katıyor. 5 Eylül 2025’te YSK, CHP’nin Sarıyer, Tuzla, Bakırköy, Başakşehir ve Ataşehir ilçelerindeki kongre iptallerine karşı itirazını değerlendirdi. YSK, ilçe kongrelerinin yapılmasına izin verirken, İstanbul İl Kongresi’nin iptalini onayladı. Bu karar, CHP’nin kongre sürecini kısmen devam ettirse de il düzeyindeki iptal, parti yönetiminde kaosu derinleştiriyor. Hukukçular, Siyasi Partiler Kanunu’na göre kongre süreçlerinin YSK ve seçim kurulları yetkisinde olduğunu, mahkemenin müdahalesinin “yetki gaspı” teşkil ettiğini belirtiyor. Profesör Korkut Kanadoğlu, bu tür kararların parti özerkliğini zedelediğini ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu savunuyor.

YSK’nın ilçe kongrelerine izin vermesi, parti içi demokrasiye bir nefes aldırmış olsa da, il kongresinin iptali, yargının siyasi süreçlere etkisini sürdürüyor.Bu karar, CHP’nin 38. Olağan Kurultayı’nın (4-5 Kasım 2023) iptal davasını doğrudan etkiliyor. 15 Eylül 2025’te Ankara 42. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülecek dava, İstanbul kongresi dosyalarına dayanıyor. Eğer kurultay iptal edilirse, Özgür Özel’in genel başkanlığı düşebilir ve Kemal Kılıçdaroğlu otomatik olarak liderliğe dönebilir. “Mutlak butlan” iddiası, oy satın alma gibi usulsüzlük suçlamalarına dayansa da, hukukçular bu iddiaların somut olmadığını ve kurultay iptallerinin nadiren bu gerekçeyle yapıldığını belirtiyor. Siyasi Partiler Kanunu’nun 104. maddesi ve Yargıtay içtihatları, parti özerkliğini vurgular ve yargı müdahalesini sınırlar. Dosya birleştirmelerindeki gecikmeler ve usul hataları, davanın hukuki zeminini zayıflatıyor; bu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin dernek kurma özgürlüğü standartlarıyla da çelişebilir.

Bu süreçte, Oğuz Kağan Salıcı’nın genel başkanlık ihtimali öne çıkıyor. Kılıçdaroğlu’nun yakın müttefiki ve eski örgütlerden sorumlu genel başkan yardımcısı olan Salıcı, 6 Nisan 2025’teki 21. Olağanüstü Kurultay’da etkin rol oynadı. Delegelerle güçlü bağları, Kılıçdaroğlu’nun dönüşü sonrası liderliği devretmesi durumunda Salıcı’yı öne çıkarabilir. Ancak Salıcı, “eski CHP”yi temsil ettiği ve yenilikçi bir vizyon sunmadığı eleştirileriyle karşı karşıya. Onun liderliği, Ekrem İmamoğlu veya Mansur Yavaş gibi isimleri dışlayarak iç bölünmeyi derinleştirebilir ve genç seçmenleri uzaklaştırabilir. Salıcı’nın yükselişi, yargı kararlarının yarattığı kaostan besleniyor; ancak bu kaos, yargının siyasi müdahalesinin bir ürünü.YSK’nın ilçe kongrelerine izin vermesi, CHP’ye yerel düzeyde hareket alanı sağlasa da, il kongresinin iptali ve ulusal kurultay davası belirsizliği sürdürüyor.

Olası sonuçlar kaygı verici: Kılıçdaroğlu’nun dönüşü, Özel’in yerel seçim başarılarını gölgeleyebilir ve partiyi istikrarsızlaştırabilir. Salıcı’nın liderliği, iç çatışmaları körükleyebilir. Uzun süren hukuki mücadeleler, özellikle gençler ve kadınlar arasında seçmen güvenini aşındırarak AK Parti’ye avantaj sağlayabilir. Daha geniş perspektifte, muhalefetin zayıflaması otoriter eğilimleri güçlendirebilir. CHP, bu krizi şeffaf bir kongreyle aşamazsa, tarihsel rolünü riske atar.

Sonuçta, bu süreç, yargının siyasetin gölgesinde şekillendiği bir dönemi işaret ediyor. Demokrasi, halk iradesine olduğu kadar parti içi iradeye de saygı gerektirir. CHP’nin geleceği ve Türk demokrasisinin varlığı, hukukun üstünlüğüne ve yargının bağımsızlığına bağlı. YSK’nın kararı, bu sınavın yalnızca bir parçası.

Asıl meselemiz, yargının ve siyasetin birbirleri üzerindeki vesayetinin kırılıp kırılamayacağı…