havadurum
Esra Güller

esragullerx@gmail.com

Prensler her zaman kılıç tutmamalı ve prensesler de kendini kurtarmalı!

Çocuk masallarını herkes sever değil mi? Mükemmel dünyalara sahip olan diyarlar, güzel prensesler ve cesur prensler… Ancak masallar, renkli kitaplarda yer aldığı kadar masum mu, yoksa sayfalarca yalanlardan mı ibaret?

4493

Bu zamana kadar dinlediğiniz masalları düşünün, çocuklarımıza okuduğumuz, çoğu zaman tatlı görünümlü o masalları… Okuduğumuz kitaplar yazılan kadar masum mu peki? Çocuklarımıza anlattığımız ve sonsuz mutluluğu savunan o kitaplar koca bir yalandan mı ibarettir? Yoksa pamuk şekerli dünyalar, yalnızca hüzün mü verir?

Burada ilginç masal teorilerinden bahsetmeyeceğim. ‘Masallar aslında öyle bitmiyor ya…’ denilebilecek efsanelerden bahsetmeyeceğim. Gerçeklerden konuşmak istiyorum, çünkü belki geç bile olsa masalların anlattığı şeylerin aslında göründüğü kadar masum olmadığı düşüncesindeyim. Çocukluğunuzda dinlediğiniz masalları düşünün… En klasik olan masalları… Kitaplarda yer alan ana kadın karakter her zaman masum ve güzeldir, onu kurtaracak olan erkek ise her zaman güçlü ve korkusuz!

Çocukluğumuzdan itibaren bize bu düşünce işlenmeye başlanmıştır aslında, kadın her zaman iyi kalıplar arasında yer almalı, erkek ise her zaman sonsuz bir cesarete sahip olmalı.

Çünkü prensler her zaman prensesi kurtarmalı ve prenses her zaman bir prens için bekliyor olmalı…

Çocuklarımıza korkusuz olmayı öğretmek güzel bir şeydir ama korku insani bir duygudur yahu! Neden yalnızca korkusuz karakterlerin sevildiğine bu kadar inanmak isteriz? Neden kızlarımıza, her daim onları kurtaracak bir prens beklemesi gerektiğini büyülü bir aşk masalı gibi anlatır dururuz? Neden daha çocuk yaşta kendi öz evlatlarımıza bu düşünceyi işleriz? Neden prenslerin elinde her daim bir kılıç, prenseslerin uzatacak saçları vardır? Kadınlar ya zehirlenir, ya kuleye hapsedilir ya da sonsuz bir uykuya bırakılır. Ve bir prens, her daim onu kurtarır! Kulağa tatlı bir hikaye gibi gelse de kızlarımıza küçük yaştan itibaren kurtarılmaya muhtaç olduklarını, başına bir şey geldiği zaman onları kurtaracak harika bir erkeği beklemeleri gerektiğini anlatmıyor muyuz aslında?

Neden kız çocuklarımıza, kendi ayakları üzerinde durmaları gerektiğini aşılamıyoruz? Neden kurtarılmaları için her daim bir prensin onu öpmesi gerektiğini anlatıyoruz? Kendi yetiştirdiğimiz ve canımız pahasına sevdiğimiz kızlarımıza neden kendileri için mücadele etmeleri gerektiğini söylemiyoruz?

Neden erkek çocuklarımıza her zaman kahraman olması gerektiğini ve ancak o zaman prenseslere layık olduğunu söyleyip duruyoruz? Neden ‘prens’ olmak için korkusuz olması gerektiğini söylüyoruz? Korku bir duygudur yahu! Korkularımız olmalı, korkularımız bizi biz yapmalı! Cesur olmalıyız ama korkularımız da olmalı. Doğal bir duygudur bu! Çocuklar korkmaktan korkmamalı bu kadar… Korkma duygusunun onu korkak yapmadığını söylemek kötü bir şey mi?

Bir yandan güzellik kalıpları var tabi… Prensler, prenseslerinin ayağını yerden kesecek kadar uzun olmalı ve prensesler de her daim eşsiz güzelliğiyle nam salmalı! Başka türden bir masal bulamazsınız… Kötü karakterler hep çirkindir. Prensesin etrafında her daim onu kıskanan ve hor gören kişiler vardır… Ve biz de çocuklarımıza, kendi kanından olmayan herkesin çirkin ve kötü kalpli olduğunu ona anlatır dururuz. Anlatabileceğimiz başka bir masal yoktur çünkü! Üvey anneler her daim taş kalplidir ve eziyet eder durur. Belki de birçok annenin kalbi, kendisinden nefret eden çocuklar yüzünden kırılmıştır. Belki de birçok çocuk, kendisini gerçekten sevebilecek bir anneden sırf öz annesi değil diye ona eziyet edeceğinden korkup durmuştur.

Bir kez daha düşünün çocuklarınıza anlatacağınız masalları. Geleceğe hazırladığınız çocuklarınıza neler söylemek istediğinizi bir kez daha düşünün. Bence çocuklarımıza, prenslerin de korkuları olduğunu ve prenseslerin de kendileri için savaşabildiklerini anlatın. Çünkü o zaman, kendisi için mücadele etmeye güveni olabilecek çocuklar yetiştirmek mümkün olabilir.