İzmit ilçesindeki Cedit Mahallesinde antika dükkanı bulunan Hamdi Dinibütünoğlu, iki yıl önce Kütahya'da yaşayan 82 yaşındaki adamın ilginç bir birikimi olduğunu öğrendi. Yaşlı adamın 35-40 yaşlarında yapmaya başladığı ve yaklaşık 50 yıl boyunca bit pazarlarından, antikacılardan ve hatta çöplerden toplayarak oluşturduğu "oyuncak bebek kafası" koleksiyonunu görmek için Kütahya'ya giden Dinibütünoğlu, gördüğü manzara karşısında "Bu benim olmalı" diyerek koleksiyonu satın almaya karar verdi.
Uzun uğraşlar ve ikna turları sonucunda koleksiyonu İzmit'e getiren Dinibütünoğlu, bu denli geniş yelpazedeki bir koleksiyonun Türkiye'de tek olduğunu belirtti. Koleksiyonun ilk sahibinin geçen yıl vefat ettiğini belirten Dinibütünoğlu, "Yaklaşık 5 bin bebek kafası var. Amca bu koleksiyondan ayrılmak istemedi ama ilerleyen yaşından dolayı bize layık gördü. Bu koleksiyonunu iki sene önce satın aldık" ifadelerini kullandı.
Yaşlı adamın koleksiyona 35-40'lı yaşlarda başladığını ve yaklaşık 50 yıldır biriktirdiğini anlatan Hamdi Dinibütünoğlu, parçaları bulmasını "Denk geldikçe bit pazarlarını, antikacıları gezmiş, çöplerden bulmuş" sözleriyle aktardı. Dinibütünoğlu, amcanın kafaları önce gövdeleriyle sakladığını ancak çok yer kapladığı için sadece kafaları biriktirmeye başladığını kaydederek, "Aklına bu kavanoz fikri gelmiş. Kavanozlara dizerek bunları sergilemeye başlamış. Kavanozların içine keser saplarıyla bastırarak, bebek kafasının formunu da bozmadan bu hale getirmiş. Görünce 'Bu benim olmalı' dedim. Amcayı 15-20 günde yalvar yakar ikna ettik. Sonra sağ olsun bizi de kabul etti mekanına" diye konuştu.
Amcanın ikna sürecinde 15-20 gün boyunca görüşmek istemediğini
belirten Dinibütünoğlu, koleksiyonun hüzünlü hikayesine de
değinerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Amca bizimle hiç görüşmek istemedi çünkü bunlardan vazgeçmek
istemiyordu. Sonra Abdurrahman abim onun aklına girmiş. 'Amca
Allah korusun sana bir şey olursa bunları herkes çöpe atar, yazık
günah. Bunlar seninle beraber yürüsün' gibi şeyler söylemiş.
Amcaya da mantıklı gelmiş. 'Tamam, o zaman bir, iki tane değil
hepsini alsın' demiş. Hepsini almak üzere anlaştık, birer çay
içtik. Amcaya, 'Bunların bir hikayesi var mı?' dedim. Bana,
'Boşver, karıştırma orayı' dedi. Yalnız bir adamdı, yalnız
yaşıyordu, köhne bir evde yaşıyordu. Bir hikayesi vardır mutlaka,
herkesin bir hikayesi vardır. Güler yüzlü bir amcaydı. Gülen
yüzlerden çok etkilendiğini söylemişti. 'Bebekler hep güler
oğlum' demişti bana. O cümlesi benim kulağıma küpe olmuştur.
Bebekler hep güler hakikaten baktığınız zaman. Hiç çirkin bebek
göremezsiniz. Bebekler hep güler, dünyadaki tüm bebekler gülsün
de zaten."
Antikacı Dinibütünoğlu, yaşlı adamın evinin her köşesinde sergilediği bebek kafalarıyla mutlu hissettiğini söyledi. Dinibütünoğlu, "Bunlar vazgeçilmiş, çöpe atılmış oyuncak bebeklerin kafası. Yalnız yaşayan amcamız bunlardan medet ummuş, bunlarla mutluydu. Evinin her tarafında kavanozlarını dizmişti. Bir kömürlüğü vardı, kömürlüğün raflarına kadar dizmişti. Bunlarla mutluydu amca. Sanki arkadaşları, dostları gibiydi. Çünkü bu oyuncaklar terk edilmiş. Örneğin artık bıkmış çocuk, bunları yırtmış, gövdesi parçalanmış, çöpe atılmış" şeklinde konuştu.
Bebeklerin ilk başta gövdeleriyle saklandığını ancak yer kapladığı için daha sonra sadece kafalarının biriktirildiğini ifade eden Dinibütünoğlu, koleksiyonun tarih aralığına da değinerek, "1940-1950 model bebek kafaları da var, 1980'lerden 2000'lerden de bebek kafaları var içlerinde. Bunları ayrı ayrı kavanozlamaktansa kavanozlara serpiştirmiş. Tarihini kavanozların içerisine yaymış. Hem eskisi var hem yenisi var. Çok farklı bebek kafaları var. Gülenler var, sinirliler var, üzgünler var, cırtlaklar var, çok şirinler. Kimisine çok sempatik geliyor bu kavanozlarımız, kimisine de ürkütücü" bilgisini verdi.
Kavanozların kapasitesine ilişkin de bilgi veren Hamdi Dinibütünoğlu, bir litrelik kavanozlarda minimum 50, daha büyüklerinde ise 100'e yakın bebek kafası bulunduğunu dile getirdi. Amcanın ilerleyen yaşı nedeniyle kavanozlarla uğraşmakta zorlandığını belirten Dinibütünoğlu, "Yaşı itibarıyla kol kaslarının artık güçsüzleştiğini söylemişti. 'Oğlum artık kavanozları yapamıyorum' demişti. Sonra büyük akvaryumların içerisinde sergilemeye başlamış. Sağ olsun bize kavanozuyla, akvaryumuyla teslim etti. Allah rahmet eylesin" dedi.
Deposunda çuvalların içinde bekleyen oyuncak bebek kafalarının
olduğunu da aktaran Hamdi Dinibütünoğlu, bazı iç mimarların ve
korku evlerinin koleksiyonu değerlendirdiğini kaydetti.
Dinibütünoğlu, koleksiyona gelen tepkilerin çeşitliliğini
anlatarak, şunları kaydetti:
"Kimisi çok itici ve korkunç buluyor, kimisi de 'Çok şekermiş'
diyor. 'Kavanoz turşu gibi' diyenler var, 'Bunlar ne turşusu?'
diyenler var ama değişik bir koleksiyon. Aslında bu
koleksiyonculuk açısından şunu gösteriyor; kimin, ne zaman, neyin
koleksiyonunu yapacağını bilemiyoruz. Bizim çocukluğumuzda
peçete, toka, kalem vs. gibi ürünlerin koleksiyonunu yapanlar
vardı. Bir sürü koleksiyon biliyoruz ama bebek kafası toplayan
bir koleksiyoncuya ilk kez geldik. Artık tabii bu koleksiyonun
tek sahibi benim."
Dinibütünoğlu, koleksiyona yönelik tepkilerde çocuklar ve
yetişkinler arasındaki farkı ise şöyle açıkladı:
"Çocuklar hiç korkmuyor, büyükler daha çok korkuyor. Oyuncak
kafalar renkli renkliler ve baktığınuz zaman aslında bebek hep
güler. Bebekler, çocuğa neşe katmak için yapılan bir oyuncak
olduğu için hep yüzleri güler. Bu şekilde sergileniyor olmaları
birazcık onlara da ilginç geliyor. Büyükler birazcık ürküyor.
'Birden ürktüm ya' diyorlar çünkü büyüklerin kafasında dönen
şeylerle, çocukların beyinlerindeki güzel düşünceler aynı
olmuyor. Ben o yüzden çocukları da çok seviyorum."