10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü dolayısıyla dün Saat Kulesinde İHD Çanakkale Şubesi üyeleri tarafından bir basın açıklaması yapıldı.
Türkiye İnsan Hakları Vakfı ve İnsan Hakları Derneği tarafından ortaklaşa yapılan açıklamayı İHD Çanakkale Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Canan Ar okudu.
İnsan Hakları Evrensen Bildirgesinin insanlığın haysiyet, eşitlik ve adalet arayışında temel ve vazgeçilmez bir yere sahip olduğunun belirtildiği açıklamada “Güçlü devletlerin çıkar ilişkilerine dayalı oluşturdukları askeri ve ekonomik birliktelikler, sürdürülen savaş politikaları, başta Ortadoğu, Ukrayna ve Afrika’da olmak üzere küresel çapta halkları temel hak ve özgürlüklerini kullanamaz hale getirmiş, büyük bir insani krize yol açmıştır.” denildi.
2025 yılında ülke genelinde kaygı verici boyutta yaşam hakkı ihlalleri yaşandığının belirtildiği açıklamada ayrıca şu ifadeler yer aldı:
“Devletlerin insan haklarına yönelik saygısının dolayımsız göstergesi olan hapishaneler, bugün Türkiye’de siyasal iktidarın hukuku bir baskı ve sindirme aracı olarak kullanmasının sonucunda tıka basa dolu durumdadır. Yaşam hakkı ihlalinden işkenceye, sağlık hakkına erişime kadar ağır ve ciddi ihlallerinin yaşandığı mekanlardır.
Siyasal iktidarın, demokratik toplumun can damarlarından birini oluşturan düşünce ve ifade özgürlüğüne yönelik kısıtlamaları, özellikle de basın ve insan hakları savunucuları üzerindeki kaygı verici boyutta artan baskı ve kontrolü hiçbir şekilde kabul edilmezdir. Artık bu ülkede gazeteciler haberlerini hapishanelerden göndermektedir.
Kürt meselesi, Türkiye’nin demokratikleşmesinin önündeki en büyük engellerden biridir. 1 Ekim 2024 tarihinden bu yana bu meselenin müzakereye dayalı, barışçıl ve demokratik çözümüne olanak sağlayabilecek bir süreç başladı. Kürt meselesi nedeniyle 40 yıldan uzun bir süredir yaşanmakta olan ve ağır toplumsal bedellere mâl olan çatışma ve şiddet ortamının son bulmasına yönelik atılacak her adım hayatî öneme sahiptir.
2025 yılında da kadınların ve LGBTİ+’ların toplumsal yaşamın her alanında maruz kaldığı ayrımcılığı önlemeye yönelik yasal ve fiili hiçbir iyileşme sağlanamamıştır. Yine yüzlerce kadın erkekler tarafından öldürülmüş, LGBTİ+’lar ayrımcı, fobik ve nefret içerikli saldırılara maruz kalmıştır. Kadın ve LGBTİ+ hakları için yapılan barışçıl toplantı ve gösteriler yasaklanmış, şiddet uygulanarak müdahale edilmiş, yüzlerce kadın ve LGBTİ+ işkence ve diğer kötü muamele ile gözaltına alınmıştır. Kadınların ve LGBTİ+’ların kazanımlarını geri alacak, hak ve özgürlüklerini daha da kısıtlayacak yasalar çıkarılmak istenmiştir.
Türkiye uzunca bir süredir Cumhuriyet tarihinin en ağır ekonomik krizini yaşıyor. Yıllardır uygulanan borçlanmaya dayalı neoliberal ekonomi politikalarının, savaş ve çatışma harcamalarının sebep olduğu ekonomik kriz ve derin yoksullaşma, yurttaşların hem biyolojik hem de sosyal yaşamlarını sürdürülebilmelerini tümüyle imkânsız kılan ağır insan hakları ihlalidir. Hayat pahalılığı, işsizlik, yoksulluk, güvencesizleşme ve örgütsüzleşme en çok kadınları, çocukları ve mültecileri/sığınmacıları vurmaktadır. Bu koşullarda işçi ve emekçilerin kıdem tazminatı gibi kazanılmış haklarına dokunulmamalı, enflasyon rakamları manipüle edilmemeli ve iş cinayetleri önlenmelidir. İşçi ve emekçilerin hak arama eylemleri yasaklanmamalı, sendikalaşma, grev ve toplu sözleme hakkı güvence altına alınmalıdır.
Son söz olarak; hep vurguladığımız gibi, var oluş nedenleri hak ihlallerinin son bulduğu, adalet, barış ve demokrasinin tesis edildiği bir ülke ve dünyaya ulaşmak olan bizler, dün olduğu gibi bundan sonra da tüm zorluklara karşın ihlalleri belgeleyip, raporlayarak görünür kılmaya, böylelikle önlemeye, cezasızlıkla mücadele etmeye ve insan haklarının kurucu değerlerine kararlılıkla sahip çıkmaya devam edeceğiz.”
(HADİYE AYŞE İRİM)