yandexmetrikacounter
“Arıcılık sanattır; emek ve gözlem ister” M | Çanakkale Olay

“Arıcılık sanattır; emek ve gözlem ister” Markamızın ilhamını kızımız Arya'dan aldık

Kaz Dağları’nın şifalı bitkileriyle beslenen arıların emeği, Arya’nın ismiyle markalaştı. Uğur Tunca, doğaya saygılı arıcılığın ve katkısız bal üretiminin inceliklerini anlatıyor: “Bu iş sevda işi… Doğanın emanetine sadık kalıyoruz.”

293

Söğütlü Köyü’nün bereketli doğasında, Kaz Dağları’nın eteklerinde başlayan bir serüven… Dededen toruna aktarılan arıcılık geleneğini yaşatırken, kızı Arya’dan ilhamla markalaşan bir aile girişimi… Arya’dan Arı ve Arı Ürünleri’nin kurucusu Uğur Tunca ile gerçekleştirdiğimiz bu samimi röportajda, doğayla uyumlu üretimin inceliklerini, katkısız balın sırlarını ve arıcılığın görünmeyen yönlerini konuştuk.

105979_wuciwug_d0e34400_aricilik-sanat.jpeg

Arıcılık serüveniniz nasıl başladı? İsminizi nasıl belirlediniz?

Hem doğal bal üretimi konusundaki hassasiyetlerini hem de küçük kızları Arya’dan ilhamla doğan markalarının hikâyesini samimi bir dille anlatıyor. Tunca; “Sabit arıcılık, bizim sonradan başladığımız bir iş değil; nesilden nesile aktarılan bir gelenektir. Köyün dışında kurulu arılığımızda çocukluğum, arıların arasında geçti. Arı kovanlarının önünde oturur, giriş çıkışlarını izlerdim. O yaşlardan itibaren bu işin içinde olduk. Hatta çocukken hayıt bitkilerinin üzerinde şaşallarla arı toplayıp koloni oluşturmaya çalıştığımız günleri hatırlıyorum. Arıların yanında büyüdük. Bu nedenle arıcılığa hiç yabancılık çekmedik; aksine, onunla birlikte büyüdük. Son 3-4 yıldır bu birikimi markalaştırmaya karar verdik. Markamıza, şu an 5,5 yaşında olan kızımız Arya’nın adını verdik. Bu isim yalnızca bir tercih değil; Sanskritçe’de 'asil' ve 'kutsal' anlamına geliyor. Biz de işimizi aynı sadelik ve özenle yürütmeye çalışıyoruz. Bu süreçte, eşim Zeliha Tunca ve en az arılar kadar sevecen ve patili dostlarımızı seven Filiz Hanım, markanın oluşumu ve logonun tasarımında büyük katkı sundular. Logomuzda Arya ile arıyı bütünleştirdik. Artık markamız sadece ticari bir isim değil; geçmişle bugünü, aileyle emeği, doğayla sevgiyi birleştiren bir sembol hâline geldi,” dedi.

105979_wuciwug_a59f47af_aricilik-sanat.jpeg

Arılar gıda güvenliğinin bekçileri midir?

Her bir kovan, hem doğaya hem de insanlığa yapılan bir katkıdır ifadesini kullanan Uğur Tunca; “Kesinlikle evet. Arılar yalnızca bal üretmez; aynı zamanda doğanın dengesini koruyan, ekosistemin sürdürülebilirliğini sağlayan en önemli canlılardandır. Onlar, tarımsal üretimin görünmeyen ama vazgeçilmez aktörleridir. Bugün dünyada çiçekli bitkilerin yaklaşık %75’i, arılar gibi hayvan tozlayıcılar sayesinde döllenmektedir. Bu, soframıza gelen her üç gıdadan birinin arıların emeği sayesinde üretildiği anlamına gelir. Yani, yalnızca bal değil; meyveden sebzeye, kuruyemişten yem bitkilerine kadar birçok ürün arıların tozlayıcı faaliyetlerine bağlıdır. Arıların yokluğu, sadece doğal çeşitliliği değil, aynı zamanda insanlığın gıda güvenliğini de doğrudan tehdit eder. Bu yüzden Albert Einstein’ın yıllar önce söylediği şu söz bugün her zamankinden daha anlamlı: ‘Eğer arılar yok olursa, insanlık en fazla 3-4 yıl yaşayabilir.’ Bu ifade bir abartı değil; doğanın arılar olmadan ne kadar kırılgan olduğunu açıkça ortaya koyan bilimsel bir uyarıdır. Biz de bu bilinçle, arılara sadece üretici gözüyle değil; doğanın dengesini sağlayan kutsal emanetçiler olarak yaklaşıyoruz. Her bir kovan, hem doğaya hem de insanlığa yapılan bir katkıdır” ifadelerine yer verdi.

105979_wuciwug_f4ad5c38_aricilik-sanat.jpeg

Arıcılık sizce bir sanat mıdır?

Tunca; “Kesinlikle bir sanattır. Arıcılık sadece teknik bilgiyle yapılabilecek bir meslek değildir; bu işin özünde arı ile arıcı arasında kurulan ince bir güven ilişkisi vardır. Her bir arı kolonisi kendine özgüdür; tıpkı her doğa koşulunun, her mevsimin, her bitki örtüsünün farklılık göstermesi gibi... Dolayısıyla arıcılık, doğayı anlamayı ve onunla uyum içinde hareket etmeyi gerektirir. Arılarla sağlıklı bir ilişki kurabilmek için önce onları tanımanız gerekir. Hangi davranış neye işaret eder, hangi mevsimde nasıl tepki verirler, ne zaman müdahale edilmeli, ne zaman sadece izlemekle yetinilmeli… Bunların hepsi zamanla edinilen deneyimle ve dikkatli gözlemlerle anlaşılır. Arıcılık sabır ister; çünkü sonuç hemen alınmaz. Sezgi ister; çünkü her zaman kitapta yazanı uygulayamazsınız. Gözlem ister; çünkü her detaya dikkat etmek zorundasınız. Ve en önemlisi, emek ister; çünkü her kovan, her çerçeve, her gram bal, alın teriyle ve doğayla birlikte üretilir. İşte bu yüzden biz arıcılığı yalnızca bir geçim kapısı olarak görmüyoruz. Bu işi gönül vererek yapıyoruz. Arıcılık bizim için doğayla kurduğumuz bir bağ, geçmişle bugünü birleştiren bir yaşam biçimi. Eğer kalpten sevmezseniz, arıya saygı duymazsanız, bu işi uzun süre sürdüremezsiniz” şeklinde ifade ederek arıcılığın sadece geçim kapısı olmadığını gönül işi olduğuna dikkat çekti.

105979_wuciwug_a5fe6491_aricilik-sanat.jpeg

Modern mi geleneksel mi? Siz nasıl üretim yapıyorsunuz?

“Geleneksel bilgiyi modern anlayışla birleştiriyoruz. Hijyen ve analiz kurallarına uyarak üretim yapıyoruz ama doğallıktan da ödün vermiyoruz. Süzme balın yanı sıra, az bilinen ama çok kıymetli arı ürünlerine de yöneliyoruz. Bunların başında propolis ve perga geliyor. Özellikle perga, yani arı ekmeği, sağlık açısından çok değerli bir protein ve vitamin deposu. Bugün hâlâ birçok üretici tarafından adı bile anılmayan bu ürünlere yönelerek, arının sunduğu zenginliği sofralara ulaştırmak istiyoruz” ifadelerini kullanan Tunca, propolis ve perga, yani arı ekmeği, sağlık açısından çok değerli bir protein ve vitamin deposu olduğunu vurguladı.

105979_wuciwug_f9f9990b_aricilik-sanat.jpeg

Organik bal üretimi yapıyor musunuz?

Tunca; “Türkiye’de artık “organik” ya da “%100 doğal” ifadeleri, Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından yasaklanmıştır. Türk Gıda Kodeksi Etiketleme ve Tüketici Bilgilendirme Yönetmeliği gereğince, bu tür ifadeler gıda etiketlerinde kullanılamamaktadır. Organik Tarımın Esasları ve Uygulamasına İlişkin Yönetmelik kapsamında, organik bal üretimi için belirli kriterler ve sertifikasyon süreçleri bulunmaktadır. Biz bu sertifikasyon sistemine dahil değiliz, ancak ürünlerimizin doğallığını ve kalitesini her yıl düzenli olarak bağımsız laboratuvarlarda analiz ettiriyor ve sonuçları halkımızla şeffaf şekilde paylaşıyoruz. Her analiz sonucunda da görülmektedir ki ürünlerimizde herhangi bir katkı maddesi, ilaç kalıntısı ya da şeker türevi bulunmamaktadır. Bu yüzden diyoruz ki; “Yemediğimizi yedirmeyiz” dedi.

105979_wuciwug_7d4710e6_aricilik-sanat.jpeg

Bala şeker ya da katkı veriyor musunuz?

Tunca; “Hayır, biz kesinlikle ballarımıza şeker ya da herhangi bir katkı maddesi eklemiyoruz. Ürünlerimiz tamamen saf, doğal ve katkısızdır. Ancak ne yazık ki sektörde oldukça yaygın bir yanlış algı var: Kristalleşen bala halk arasında 'şekerli bal' deniliyor. Bu, doğru bilinen büyük bir yanlıştır. Kristalleşme, özellikle çiçek, karaçalı ve hayıt ballarında son derece doğal ve beklenen bir süreçtir. Balın kristalleşmesi, onun kalitesiz olduğunu değil; aksine, doğal yapısının bozulmadığını ve ısıl işlem görmediğini gösterir.mSadece ilkbahar ve sonbahar dönemlerinde, doğada yeterli nektar bulunmadığında, arıların aç kalmaması ve ana arının yumurtlamaya devam edebilmesi için teknik bir destek sunarız. Bu da arı yemi takviyesidir. Ancak bu işlem, doğrudan bala yapılan bir müdahale değildir; arının yaşam döngüsünü sürdürebilmesi için uygulanan, kontrollü ve sınırlı bir yöntemdir. Üstelik bu uygulama, sektörde hemen her arıcı tarafından kullanılan yaygın ve bilimsel temele dayalı bir tekniktir.Balın doğallığını bozan bir unsur değildir ve ürünlerimizin kalitesine hiçbir şekilde zarar vermez. Tüketicilerimizin şunu bilmesini istiyorum: Kristalleşen bal, katkılı değil; gerçek ve doğaldır. Gönül rahatlığıyla tüketilebilir” dedi.

105979_wuciwug_ef09f736_aricilik-sanat.jpeg

Ham bal ile ısıl işlem görmüş bal arasındaki fark nedir?

Tunca; “Ham bal, kovandan alındıktan sonra hiçbir ısıl işleme maruz kalmadan süzülüp kavanozlanan baldır. İçindeki polenler, enzimler ve doğal faydalı bileşenler canlı kalır. Isıl işlem görmüş bal ise, yüksek sıcaklıkla akışkanlığı artırılmış baldır. Bu işlem polenleri öldürür, faydasını azaltır. Bizim ürünlerimiz ham baldır ve zamanla doğal olarak kristalleşebilir. Özellikle çiçek balında bu çok yaygındır. Ancak bazı ballar - çam, meşe ve kestane gibi salgı balları - donmaz. Bu nedenle, kristalleşme olmaması katkı olduğu anlamına gelmez. Çiçek balının zamanında hasat edilmemesi durumunda salgı ballarıyla karışması bu süreci uzatabilir.”

105979_wuciwug_bfd6f552_aricilik-sanat.jpeg

Hiç arı sokması yaşadınız mı? Arıcılığın eksileri ve artıları nelerdir?

Tunca, “Elbette. Arı sokmayan arıcı yoktur. Ama asıl mesele, önlemi alarak çalışmak. Gerçek arıcı, başlıksız ve körüksüz çalışmaz. Yaz aylarında, özellikle nektar akımının sona erdiği ve yavru çıkışlarının başladığı dönemlerde, arılar çok hırçın olur. Bu da ciddi reaksiyonlara, hatta hayati risklere yol açabilir. Arıcılığın eksilerinden biri budur. Eksilerden biri de Türkiye'de arıcılığın yeterince desteklenmemesi. Oysa ülkemiz, arıcılıkta dünya sıralamasında çok yukarılarda. Artılara gelince… Arıcılık bizim için para değil, sevda meselesidir. Gönlünüzde yoksa bu işi sürdüremezsiniz” ifadelerine yer verdi.

105979_wuciwug_dd7d4cf4_aricilik-sanat.jpeg

Arıcılığa başlamak isteyenlere tavsiyeniz nedir?

Tunca; “Bu işe sadece para kazanmak amacıyla başlanmamalı. Arıcılık, doğaya duyulan saygı ve arıya karşı beslenen sevgiyle yapılması gereken bir uğraştır. Eğer bu işin içinde sevgi yoksa, arıcılıkla uzun vadede yol almak mümkün değildir. Çünkü arıcılık, doğanın bir parçası olmayı, onun ritmini anlamayı ve her koşulda sabretmeyi gerektirir. Arılar son derece hassas canlılardır. Onlarla çalışmak, sadece teknik bilgi değil; aynı zamanda dikkat, özen ve sorumluluk da ister. Her kovan, farklı bir dünya gibidir. Günlük olarak takip etmeniz, gözlemlemeniz ve ihtiyaçlarını doğru zamanda karşılamanız gerekir. Bu da düzenli ve sabırlı bir çalışma disiplinini zorunlu kılar. Ayrıca, arıcılığa başlamadan önce en önemli şartlardan biri de, kendi ürettiğiniz bala güvenmenizdir. Ürününüzün doğallığına inanmalı ve onu gönül rahatlığıyla tüketiciye sunabilmelisiniz. Doğaya zarar vermeden, katkısız üretim yapmayı ilke edinmeli, kısa vadeli kazançlar yerine uzun vadeli güven ve sürdürülebilirlik hedeflenmelidir.Biz bu anlayışla yola çıktık ve hâlâ aynı inançla üretmeye devam ediyoruz. Çünkü biliyoruz ki gerçek arıcılık, sadece kovanla değil, kalple yapılan bir iştir” diyerek arıcılığın sadece kovanla değil kalple yapıldığına dikkat çekti.

105979_wuciwug_a13c875e_aricilik-sanat.jpeg

Karaçalı (çaltı) ve hayıt balının farkı nedir?

Tunca; “Karaçalı (çaltı) balı, sarı çiçekli dikenli karaçalı bitkisinden elde edilir. Her yıl düzenli olarak açar. Koyu renkli, yoğun aromalıdır. Sindirim sistemi, mide rahatsızlıkları, gaz ve taş düşürme gibi konularda destekleyicidir. Hayıt balı ise hayıt (Vitex agnus-castus) bitkisinden elde edilir. Kadın sağlığı açısından faydaları bilinen, ödem söktürücü ve dengeleyici özelliklere sahip bir baldır. Her ikisini de bölgeye özgü olarak özenle üretiyoruz” dedi.

105979_wuciwug_733be1e6_aricilik-sanat.jpeg

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Tunca; “Biz bu işi çocuklarımız, doğamız ve geleceğimiz için yapıyoruz. Arya’dan Arı ve Arı Ürünleri olarak, doğanın bize emanetini bozmadan, üretmeye ve paylaşmaya devam edeceğiz. Sloganımız; “Asos’un Esintisi, Kaz Dağları’nın Şifasıyla… Doğanın Emanetini Bozmadan, Sofranıza Taşıyoruz.”

Teşekkür

Uğur Tunca Arya’dan Arı ve Arı Ürünleri; “Bu röportajın hazırlanmasında emeği geçen, bizleri her zaman destekleyen Çanakkale Olay Gazetesi’nin kıymetli basın emekçilerine ve tüm çalışanlarına içten teşekkürlerimi sunuyorum. Özellikle desteğini her daim hissettiğimiz değerli Erhan Taylan abime gönülden minnettarım. Arya’dan Arı ve Arı Ürünleri ailesi olarak, doğayla uyumlu üretim anlayışımızı sizlerle paylaşma fırsatı bulduğumuz için çok mutluyuz. Saygı ve selamlarımla; sağ olun, var olun."

(ERHAN TAYLAN)
Paylaş