Çanakkale’nin mahalle kültürü, yalnızca bir yaşam biçimi değil aynı zamanda şehrin belleği olarak önemini koruyor. Dar sokakları, taş evleri, yılların izini taşıyan kahvehaneleri ve her köşe başında karşınıza çıkan esnaf dükkanlarıyla Çanakkale’nin mahalleleri, geçmişle bugünü buluşturan birer kültür hazinesi niteliğinde. Bundan 50 sene evvel yaz akşamlarında komşuların bir araya gelmesiyle düzenlenen sokak şenlikleri, komşular arasında hem dayanışmayı hem de komşuluk ilişkilerini güçlendiriyordu.
Bugün Çanakkale gelişen ve büyümeye devam eden mahalleleriyle eskinin yerini tek katlı yerleşim yerinden çok katlı yerleşim yerine dönüşmesiyle eski komşulukları arar oldu. Bugün Çanakkale’nin neresinde yaşarsanız yaşayın yaşadığınız yer sadece bir yerleşim alanı değil, içinde sayısız hikayeleri barındıran yenide eskiye özlem duyan geçmişini hatırlamak isteyen o zamanın yaşam kültürünü o yerleşim bölgesinde oturtanlardan dinleyerek Çanakkale’de yaşayan vatandaşların kültürünü de keşfetmiş olursunuz.
Sabahları mahalle fırınlarından yükselen taze ekmek kokusu, kahvehanelerde buluşan yaşlıların yaptığı ilk sohbetlere karışır. Çocukların oyunları sokaklarda yankılanırken, gençler yaz akşamlarını sahilde ya da mahalle parklarında geçirir. Böylece mahalleler, yalnızca birer ikamet alanı olmaktan çıkar; sosyal hayatın kalbi haline gelir. Geçmişe bakıldığında Çanakkale’nin önemli mahalleleri arasında Cevatpaşa, Barbaros, İsmetpaşa (eski adıyla Arslanca), Namık Kemal, Fevzipaşa ve Kemalpaşa öne çıkıyordu. Cevatpaşa Mahallesi’nde yaşayanlara “Paşalı” lakabı takılırdı. Bu mahalle, özellikle iş adamlarının tercih ettiği bir bölge olarak biliniyordu.
Barbaros Mahallesi ise köylerden kente göç edenlerin ilk durağı olmuştu. Mahallenin “Zeytinlik” adıyla bilinen bölgesinde komşuluk çok farklı yaşanırdı. Akşamları insanlar burada toplanır, günü değerlendirir; çocuklar oyun oynar, gençler ise gelen gideni izler, başka mahallelerden gençlerin kendi bölgelerine girip girmediğini kontrol ederdi. O dönem Sarıçay’ın üzerindeki büyük köprü ve tahta köprü, adeta sınır gibiydi. Mahalle gençleri, yabancıların kendi sokaklarında dolaşmasına izin vermezdi.
Aslanca Mahallesi (bugünkü İsmetpaşa) ise “Dere Kolu” denilen köylerden göç eden vatandaşların yaşam alanı olmuştu. Küçük Sanayi bölgesinin hemen önünde, askeriye ile bitişik bir alanda kurulan gecekondular, zamanla modern binalara dönüşse de, mahallenin eski ruhu yavaş yavaş kayboldu. 1970’lerde yaşanan büyük sel felaketinin ardından dönemin Başbakanı Süleyman Demirel’in girişimiyle yapılan sosyal konutlar, dört bloktan oluşan yeni bir yaşam alanı ortaya çıkardı. Burada yaşayan aileler genellikle dar gelirliydi ve her hanede üç ila beş çocuk bulunuyordu. Çanakkale merkeze uzak olan bu bölgedeki gençler, birbirine sıkı sıkıya bağlıydı. Bu dayanışma, mahalle kültürünün ne kadar güçlü yaşandığını gösteriyordu.
Halk arasında “Sosyal Konutlar Mahallesi” olarak da anılan bu sosyal konutlarda zamanla güçlü bir dayanışma ağı kuruldu. Turtaş Sebze ve Kurutma Fabrikası’nın bazı işlemleri burada yapılır, aileler kuru soğan, pırasa, kapya biber gibi ürünlerin temizliğinde çalışarak bütçelerine katkı sağlardı. O yıllarda bölgede yalnızca apartmanlar ve “Sıcancık” diye bilinen yerleşim vardı.
Mahalle gençliği o dönemde çok farklıydı; küçüğün küçüğe, büyüğün büyüğe saygısı tamdı. Zamanla mahalle büyüyüp bugünkü halini alsa da, en güzel yıllarını yaklaşık 50 yıl önce burada yaşayan çocuklar yaşadı. Çocukluklarını, gençliklerini ve hayata atıldıkları dönemi bu mahallede geçirdiler. Büyüdüler, evlendiler, iş sahibi oldular ama o günleri ve gençliklerini hiçbir zaman unutmadılar.
Çanakkale’de mahalle yaşamının vazgeçilmez parçalarından biri kahvehaneler ve esnaf lokantalarıdır. Özellikle “Kasaplar Çarşısı” olarak bilinen bölge, ilin tek çarşı olma özelliğini taşırdı. Bu bölgede lokanta, kasap, leblebici, manav, ayakkabıcı ve sarraf gibi esnaflar yer alırdı. Kurşunlu Camii’nden başlayıp Donanma’ya kadar uzanan Çarşı Caddesi üzerinde irili ufaklı işletmeler bulunurdu. Esnaf lokantaları, uygun fiyatları ve samimi ortamlarıyla bilinir. Çorba kazanlarının tüttüğü, ev yemeklerinin sunulduğu bu mekânlar yalnızca yemek yenilen yerler değil; aynı zamanda sohbetin, dayanışmanın ve mahalle sıcaklığının hissedildiği buluşma noktalarıydı.
Donanma Çay Bahçesi, akrabaların ve dostların bir araya geldiği, hasret giderdiği, anılarını tazelediği özel bir mekândı. Bunun yanı sıra İskenderoğlu, Şakir’in Yeri, Golf, Vural’ın Yeri, Emek Pastanesi, Şar Pastanesi ve Arı Pastanesi de Çanakkale’de pek çok kişinin buluşma noktası olarak hafızalarda yer etti.
Eski Çanakkale’yi bilenler, Halk Bahçesi’ndeki havuzlu bahçeyi hatırlar. Yazın sıcağında serinlemek isteyenler burada bir yudum çay içer, havuzun serinliğiyle ferahlardı. Belediye, yıllar içinde burayı onarıp daha güzel bir hale getirdi. Ancak buraya belediye tarafından işletilecek bir çay bahçesi açılması, mekana eski ruhunu yeniden kazandırabilir. Böylece insanlar, bir bardak çay eşliğinde geçmişi yad etme fırsatı bulabilir. Kahve kültürü, Çanakkale mahallelerinin en önemli unsurlarından biridir. Ancak bu kültür, doğru şekilde yaşatıldığında gerçek değerini bulur.
Çanakkale’nin mahallelerinde çocukların oyunları hiç bitmezdi. Saklambaç, sek sek, çelik çomak, körebe, yakan top, şehir bilmece ya da misket gibi geleneksel oyunlar dar sokaklarda veya açık alanlarda oynanırdı. Aileler, yazın sıcak akşamlarında çocuklarının gözlerinin önünde bulunmasını ister, bu nedenle oyunlar sokaklarda sürerdi. Bugün hala bu sokaklarda yaşam devam ediyor. Ancak yeni yetişen nesil, bu oyunlardan uzak büyüyor ve dijital ekranlara hapsolmuş bir şekilde gençliklerini heba ediyor. Oysa bu oyunlar sadece birer eğlence değil; arkadaşlıkların ve mahalle bağlarının temelini oluşturan önemli birer kültürel mirastı. Yaz aylarında mahallelerdeki hareketlilik daha da artardı. Sıcak havalarda sokak aralarına serilen halıların üzerinde aileler çay içer, çocuklar ise gece geç saatlere kadar oyunlarını sürdürürdü. Bu manzaralar, Çanakkale’nin mahallelerini ve sokaklarını adeta canlı birer hikaye sahnesine dönüştürürdü.
Çanakkale’nin mahallelerinde yaz ayı gelip okullar kapandığında günlük yaşam daha da hızlanırdı. Sıcak yaz gecelerinde çocukların oyun sesleri mahalleye ayrı bir canlılık katarken, hemen her mahallede imece usulüyle hazırlık yapılırdı. Mahalle ve sokak sakinlerinin birlikte kurduğu sofralar, kasetçalarlardan yükselen müzik eşliğinde düzenlenen eğlenceler komşuluk bağlarını güçlendirirdi. Bu şenliklerde yaşlılar geçmişten hikâyeler anlatır, gençler dans eder, çocuklar ise koşuştururdu. Şenlikler sadece bir eğlence değil, aynı zamanda dayanışmanın da simgesiydi. Mahalle halkı birlikte yemek hazırlar, sofraları paylaşır ve birlik olmanın gücünü yeniden hatırlardı. Bu gelenek, Çanakkale’nin mahallelerini diğer şehirlerden ayıran özel bir kültürel zenginlikti.
Çanakkale’nin mahallelerinde yaşayan yaşlılar, geçmişin hatıralarını gençlere aktarmaktan her zaman büyük keyif aldı. Eski dükkanların hikayeleri, panayırların renkli görüntüleri, bayramlarda kurulan mahalle sofraları bu anıların en değerli parçalarıydı. Özellikle 1950’li ve 1960’lı yıllarda düzenlenen panayırlar hem eğlence hem de alışveriş için büyük önem taşırdı. Bugün panayırların yerini modern etkinlikler almış olsa da, anıları hala canlılığını koruyor. Mahalle kültürünün bu yönü, geçmişle bugünü birbirine bağlayan bir köprü işlevi görüyor.
Bugün Çanakkale’nin mahalleleri, geçmişin izlerini taşıyan birer kültür merkezi niteliğinde. Restorasyon çalışmalarıyla ayakta tutulan tarihi evler, sokak aralarındaki sanat etkinlikleri ve gençlerin kurduğu mahalle dernekleri bu süreci destekliyor. Bazı mahallelerde açılan küçük kütüphaneler ve atölyeler ise özellikle çocukların kültürel gelişimine katkı sağlıyor. Böylece mahalleler sadece geçmişi korumakla kalmıyor, aynı zamanda geleceğe de yön veriyor. Yiğit adıyla mahallede de gençliğiyle anılır.
(ERHAN TAYLAN)