yandexmetrikacounter
Lilly and Mo’s: Bir mahalle kafesinin hikây | Çanakkale Olay

Lilly and Mo’s: Bir mahalle kafesinin hikâyesinden fazlası

Birkaç yıl önce aldığı radikal bir kararla doğup büyüdüğü Avusturya’dan Türkiye’ye gelen Sevil Koç, Çanakkale’ye ilk geldiği günden bu yana deyim yerindeyse “albenisine” kapıldığı Fevzipaşa Mahallesinde Lilly and Mo’s isimli bir vegan kafe açtı. 24 yıllık gastronomi deneyimini vegan mutfak anlayışıyla harmanlayan Koç, dünya mutfağı lezzetlerini, sıfır atık prensibi ve mahalle dayanışması ile aynı masada buluşturuyor.

309

Tarihi dokusunu muhafaza ederken; bir yandan da hem sakinleriyle hem de esnaflarıyla birlikte yenilenen Fevzipaşa Mahallesi’nde, zanaatkâr ruhun ve mahalle dayanışmasının hissedildiği sokaklardan birinde yer alan Lilly and Mo’s Vegan Kafe, klasik bir yeme-içme mekânından çok daha fazlasını sunuyor. İşletmeci Sevil Koç’un doğup büyüdüğü yer olan Avusturya’da başlayan gastronomi yolculuğu; bugün sıfır atık, etik üretim ve vegan mutfak anlayışıyla Fevzipaşa’da hayat buluyor.

116201_wuciwug_b0563b62_lilly-and-mo-s.jpeg

Kahveleri, birbirinden lezzetli tatlıları, güler yüz ve samimi sohbetiyle sıfır atık prensibi ve mahalle dayanışmasını aynı mekânda buluşturmayı başaran Lilly and Mo’s Vegan Kafe’nin işletmecisi Sevil Koç ile kısa bir röportaj yaptık.

Öncelikle sizi tanıyalım. Sevil Hanım, kaç yaşındasınız ve hikâyeniz nerede başladı?

Sevil Koç: 39 yaşındayım. Türkiye doğumlu değilim; Avusturya’da doğup büyüdüm. Gastronomi dünyasına 14-15 yaşlarımda Alp Dağları’nda başladım. 24 yıldır bu sektörün içindeyim; garsonluktan aşçılığa, barmenlikten sommelierliğe kadar her kademede eğitim aldım ve çalıştım. Benim kalbim gastronomiyle atıyor.

Türkiye’ye ve özellikle Çanakkale’ye gelişiniz nasıl oldu? Bu radikal kararı nasıl aldınız?

Avusturya’da bir ev yangını yaşadım. Her şeyimi, tüm eşyalarımı 5 dakika içinde kaybettim. O an anladım ki hayattaki en önemli şey eşyalar değil, can dostlarım ve hayatımın kendisiymiş. Bir gün içinde karar verdik; en yakın arkadaşım ve iki köpeğimle sırt çantalarımızı takıp yola çıktık. İtalya üzerinden trenlerle ve zaman zaman yürüyerek geldik. İlk durağımız Çanakkale’ydi. Daha önce hiçbir bağım yoktu ama buraya âşık oldum ve kaldım.

116201_wuciwug_fa6be635_lilly-and-mo-s.jpeg

Veganlık yolculuğunuz nasıl başladı? Gastronomi gibi et odaklı bir sektörde bu zor olmadı mı?

Aslında et yemeyi zaten sevmiyordum, önce vejetaryen oldum. Türkiye’ye gelmeden 3-4 yıl önce tamamen veganlığa geçtim. Yaklaşık 8 yıldır veganım. Tabii aşçı olarak vejetaryen veya vegan olmak o dönemlerde pek bilinmediği için zordu ama bu benim için etik bir tercihti.

Kafeniz Lilly and Mo’s neden Fevzipaşa Mahallesi’nde? Genelde işletmeler Kordon gibi merkezi yerleri tercih eder...

Fevzipaşa’nın karakteri, evleri, insanları ve kadın girişimci ruhu beni çok etkiledi. Çanakkale’ye geldiğim günden beri buranın dokusuna aşığım. Herkes korkup kaçarken ben "Burası olacak" dedim. Burada bir "insan" olma hali var; dini, ırkı, cinsiyeti bir kenara bırakıp sadece insan olarak bir arada olmayı önemsiyorum. Alışverişimi de mahalledeki kadın girişimcilerden yapmaya gayret ediyorum.

Menünüzde neler var? Türk mutfağına mı yoksa dünya mutfağına mı daha yakınsınız?

Uluslararası bir mutfağımız var. 3 yıl Çin, 7 yıl İtalyan ve Fransız mutfaklarında çalıştığım için bu deneyimlerimi yansıtıyorum. Çin mantısı, pizzalar ve çok sevilen bir "karnabahar lahmacun"umuz var. Karnabahardan yapıldığına kimse inanamıyor ama yiyenler doymadan kalkmıyor. Menüdeki her şey; sütünden fıstık ezmesine kadar kendi üretimim. Katkı maddesi istemiyorum, insanlara kendim nasıl yemek istiyorsam öyle sunuyorum.

116201_wuciwug_c4cc0547_lilly-and-mo-s.jpeg

İşletmenizde "Sıfır Atık" prensibini uyguladığınızı biliyoruz. Bu süreci nasıl yönetiyorsunuz?

Yemek atmaktan nefret ediyorum. Günlük taze üretim yapıyorum; o gün burger eti veya pasta bittiyse "Bitti" diyoruz. Ertesi güne kalsın, çöpe gitsin istemiyorum. Kâğıt havlu yerine yıkanabilir örtüler kullanıyorum. Doğaya ve canlıya zarar vermeyen bir sistem kurmaya çalışıyorum.

Peki, Lilly and Mo’s ismi nereden geliyor ve gelecek projeleriniz neler?

Kafenin ismi en yakın arkadaşımın ve benim vefat eden köpeklerimizden geliyor, onların hatırasını burada yaşatıyoruz. Gelecek için en büyük hayalim; orman yangınlarından zarar görmüş bir alanı ağaçlandırıp bir " Lilly and Mo’s Ormanı" kurmak. Ayrıca ileride sadece kedi-köpeği değil; koyun, kuzu gibi tüm kurtarılmış çiftlik hayvanlarını kapsayan bir "vegan kamp ve barınak" projem var. İnsanların gelip o hayvanlarla bağ kurabileceği, onlara dokunabileceği bir yaşam alanı hayal ediyorum.

Kafenin açılış ve kapanış saatleri nasıl?

Yeni yıldan itibaren pazar günleri de dâhil, her gün sabah 10.00’dan akşam hava kararana kadar (yaklaşık 19.00) açığız. Yerimiz Fevzipaşa Mahallesi, Fatih Camii bölgesinde.

Bir kafeden fazlası…

Son söz olarak Fevzipaşa Zanaatkârlar Sokağı ruhunu tam olarak hissedebileceğiniz Lilly and Mo’s Vegan Cafe’de sadece kahve ve tatlı keyfinden ibaret olmadığını söyleyebiliriz... Burada genç bir öğrencinin kendi yaptığı el emeği göz nuru takıları, geliri sokak hayvanlarına ve Minik Eller Çiftliğine giden ürünler de var. Ayrıca dekorasyonda ve sunumda yine Fevzipaşa’nın özgün işlere imza atan işletmelerinden Jaspet and Home’un 3D objeleri, The Goatz ve Nakkaşhane’nin seramikleri ve Haki Heal’den uçucu yağlar da kullanılmış. Sevil Hanım ayrıca yabancı dil konusunda kendisini geliştirmek isteyenler için de kitaplığında yer ayırmış.

(HADİYE AYŞE İRİM)
Paylaş