İklim kriziyle mücadelede teknoloji ve altyapı kadar önemli bir unsur daha var: Kadınlar. Akıllı şehirlerin başarısı, kadınların sürece aktif katılımıyla mümkün olabilir. Küresel ölçekte iklim değişikliğiyle mücadelede şehirler ön safta yer alırken, sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmak için yalnızca teknolojik yatırımlar yeterli olmayabilir. İzmir Demokrasi Üniversitesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Meltem İnce Yenilmez’e göre, cinsiyet eşitliği, karbon emisyonlarının azaltılması ve yeşil dönüşüm sürecinde "gizli silah" olabilir.
Bugün birçok ülke, karbon ayak izini azaltmak adına akıllı şehir teknolojilerine yatırım yapıyor. IoT, yapay zeka destekli enerji sistemleri, yeşil ulaşım çözümleri gibi girişimler umut vaat ediyor. Ancak bu çabalar, toplumun tüm kesimlerini kapsamadığında eksik kalıyor. Özellikle kadınların yenilenebilir enerjiye erişimi ve yeşil iş gücüne katılımı sınırlı kaldıkça, sürdürülebilirlik vizyonu tehlikeye giriyor.
Prof. Dr. İnce Yenilmez’in “Sürdürülebilirlik ve Akıllı Şehirler (2025)” çalışmasına göre, kadınlar, özellikle gelişmekte olan ülkelerde, enerji yoksulluğunun ön safında yer alıyor. Temiz ve ucuz enerji kaynaklarına ulaşamayan kadınlar, aynı zamanda sektördeki eğitim ve istihdam olanaklarından da yeterince yararlanamıyor.
Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı (IRENA) verilerine göre, 2021 yılı itibarıyla dünya genelinde yenilenebilir enerji sektöründeki iş gücünün sadece %32’si kadınlardan oluşuyor. Bu oranın teknik ve liderlik pozisyonlarında çok daha düşük olduğu görülüyor. ABD'de güneş enerjisi iş gücünde kadınların payı yalnızca %25. Türkiye’de ise STEM alanlarına kadın katılımı hâlâ ciddi yapısal engellerle karşı karşıya.
Avrupa’da Polonya gibi ülkeler, “Kadınlar için Enerji” girişimiyle kadınları bu alanda eğitirken; Japonya, Almanya ve Hollanda gibi ülkeler, enerji verimliliği desteklerini kadınların yararlanabileceği biçimde yapılandırıyor. Ancak küresel tablo hâlâ umut verici olmaktan uzak.
Amsterdam, Barselona, Kopenhag gibi şehirler akıllı altyapılarla sera gazı salımını azaltırken, Hindistan’daki bazı pilot şehirlerde enerji tüketiminde %25'e varan düşüşler sağlandı. Ancak bu başarıların toplumun her kesimiyle eşit paylaşılmadığına dikkat çekiliyor. Yüksek ön maliyetler, özellikle kadınların yenilenebilir enerjiye geçişini engelliyor. Almanya'nın enerji verimli konut kredileri veya Japonya’nın güneş paneli sübvansiyonları gibi mekanizmalar, bu eşitsizliği azaltmak için etkili araçlar sunuyor.
Türkiye, Avrupa Yeşil Mutabakatı'nın baskısıyla enerji dönüşümünü hızlandırmak zorunda. Ancak bu sürecin toplumsal cinsiyet eşitliği perspektifiyle kurgulanması, sadece çevresel değil, sosyal sürdürülebilirlik açısından da hayati önem taşıyor. Kadınlara STEM alanlarında eğitim olanaklarının artırılması, yenilenebilir enerjiye erişimi kolaylaştıran finansman modellerinin geliştirilmesi ve özel sektör yatırımlarının cinsiyet odaklı yönlendirilmesi öneriliyor.
Prof. Dr. İnce Yenilmez’e göre, kamu katılımının artırılması ve özellikle hizmetlerden yeterince yararlanamayan kadınların karar alma süreçlerine dahil edilmesi, Türkiye’nin akıllı şehir stratejilerinde önemli bir fark yaratabilir. Kadınlara güvenli toplu taşıma, yenilenebilir enerjiyle aydınlatılmış sokaklar ve esnek çalışma olanakları sunulması, sürdürülebilir kalkınmanın cinsiyet eşitliği boyutunu da güçlendirecektir.
Akıllı şehir teknolojileri sadece mühendislik ya da inovasyon meselesi değil, aynı zamanda bir yönetişim sorunudur. Planlama, yatırımlar ve yasa yapıcı çerçeveler; sosyal adaleti gözettiğinde ancak gerçek anlamda kapsayıcı ve başarılı olabilir. Yeşil kalkınma hedefleri, cinsiyet eşitliğini içselleştirmeden ilerleyemez.
Bu noktada kamu-özel sektör ortaklıklarıyla geliştirilecek hedefli projeler, kadınların enerji dönüşümünde aktif rol almasını sağlayabilir. Kentsel planlamalarda kadınların ihtiyaçlarını ön planda tutan stratejiler, şehirleri sadece daha yeşil değil, daha yaşanabilir hale getirecektir.
Karbon nötr şehirler inşa etmek için dijitalleşme ve altyapı kadar, toplumsal kapsayıcılığa da yatırım şart. Kadınlar bu dönüşümün sadece faydalanıcısı değil, aynı zamanda taşıyıcısı olmak zorunda. Enerjiye erişimde eşitlik, yenilenebilir sektörde kadın istihdamı, liderlik pozisyonlarında temsil ve karar alma süreçlerinde katılım sağlanmadıkça, akıllı şehirler ne kadar “akıllı” olabilir?
Türkiye, bu süreçte örnek şehirler oluşturabilir; hem teknolojik hem de toplumsal dönüşümle… Kadınların güçlendirildiği bir enerji politikası, yalnızca çevre için değil, daha adil ve dirençli bir toplum için de anahtar olacaktır.
(YUSUF SONKURT)