WWF-Türkiye Kıkırdaklı Balıklar Danışmanı Dr. Hakan Kabasakal, Marmara Denizi’ndeki köpek balığı ve vatozların kıyı bölgelerinde sıkça gözlemlenmesinin bir ekosistem alarmı olduğunu vurgulayarak, bu türlerin kıyıya yaklaşmasının nedeninin, derinlerdeki yaşam alanlarının oksijensiz hale gelmesi olduğunu belirtiyor.
Köpek Balığı Farkındalık Günü, artık sadece tehdit altındaki
denizel türlerin değil, tüm okyanusların, iç denizlerin ve
dünyamızın bozulan ekosisteminin çığlığına dönüşmüş durumda.
Ülkemizde de son yıllarda Marmara Denizi’nde özellikle
mahmuzlu camgöz (Squalus acanthias), dikenli vatoz (Raja clavata)
ve çivili köpek balığı (Echinorhinus brucus) gibi, tehdit altında
olan türlerin sıkça gözlemlenmesi, bu çığlığın denizlerimizdeki
yansıması. Bu türlerin tamamı 1380 sayılı Su Ürünleri Kanunu
uyarınca koruma altında. Ancak kıyıya yaklaşan bu canlıların
görünürlüğünün artması, kimi çevrelerde koruma statülerinin
kaldırılması yönünde tartışmalara da neden oluyor.
WWF-Türkiye Kıkırdaklı Balıklar Danışmanı Dr. Kabasakal, konuyla
ilgili yapılan bilimsel çalışmalara dikkat çekerek, kıyılardaki
bu artışın yanlış yorumlanmaması gerektiğinin altını çiziyor: “Bu
bir nüfus patlaması değil, çaresizce hayatta kalmaya çalışan
canlıların kıyıya yaklaşması. Derin sularda yaşam koşulları
bozulan türler oksijen arıyor.”
“Oksijensizleşme ve ölü bölge oluşumu, küresel bir sorun”
Denizlerin oksijensizleşmesinin giderek artan bir sorun olarak yaşamı tehdit ettiğini vurgulayan Dr. Kabasakal, “1960’tan bu yana deniz ekosistemlerinde çözünmüş oksijen kaybının yüzde 2 olduğu tahmin ediliyor. Dünya genelinde yaygınlaşan bu sorunun temelinde küresel ısınma ve sirkülasyon, karışım ve oksijen solunumu gibi süreçlerdeki değişikliklerin yattığı düşünülüyor. Günümüzde deniz ekosistemlerinin ciddi ve zorlu doğa sorunlarından biri olarak kabul edilen, hipoksik ya da anoksik deniz bölgeleri olarak tanımlanan ‘ölü bölgelerin’ oluşumunun temelinde de oksijensizleşme var. Şu an için dünya çapında çeyrek milyon kilometrekareden fazla bir alanı etkilediği bildirilen ‘ölü bölge’ oluşumunun tehdit ettiği denizler arasında Marmara Denizi de var” diyor.
Marmara Denizi ölü bölgeye dönüşüyor
Denizlerde oksijensizleşme (hipoksi) ve sıfır oksijenli bölgelerin (anoksi) hızla yayılması, küresel ölçekte bilinen bir kriz. Marmara Denizi de bu krizin en yoğun yaşandığı yerlerden biri hâline gelmiş durumda. Çözünmüş oksijenin litrede 2 mg’ın altına düştüğü hipoksik koşullar, canlı yaşamı için ciddi tehdit oluşturuyor. Marmara’nın derin bölgeleri bugün neredeyse yaşanmaz durumda. Derinliklerde görülmesi gereken Raja radula ve Raja clavata gibi vatoz türleri, artık yalnızca sığ kıyı bölgelerinde, 6 metre gibi derinliklerde gözlemlenebiliyor.
“Sorunun nedeni biziz”
Marmara Denizi’ni boğan bu krizin ve giderek şiddetlenen oksijensizleşmenin sebebinin insanlar olduğunu belirten Dr. Kabasakal, “Marmara’yı kuşatan kıyılardaki milyonluk şehirlerin ve sanayinin atıklarını ve akarsular yoluyla denize karışan tarım kimyasallarına doymuş suları çaresizce kabulleniyor Marmara. Bunlara bir de Karadeniz’den gelen atıkları ekleyin, bir de bu durumun en az 40 yıldır devam ettiğini düşünün! Marmara’nın oksijensizleşmesi beklenmeyen bir sonuç değil. Çevresel bozulma özellikle doğu Marmara’da çok şiddetli yaşanıyor. Son birkaç yılda Marmara kıyılarında köpek balığı ve vatoz nüfusunda yaşanan artışın sebebi özetle bu. Derin sularda yaşam koşulları bozulan türler çareyi kıyılara yaklaşmakta buluyorlar. Kıyılarda devam eden balıkçılıkta birkaç sene çok avlanınca, koruma altındaki bazı türlerin avına izin verilmesi bile konuşulur oldu. Son birkaç yılda bu nüfus artışı hızla azalmaya başladı. Dip sularının oksijeni yaşanılır seviyeye yeniden yükselmedikçe derin Marmara’nın ıssızlaşmasına şaşırmamalıyız” değerlendirmelerinde bulunuyor.
(BÜLTEN)