Kültür ve Turizm Bakanlığının 2026 yılı bütçesi görüşmeleri için toplanan TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda konuşan İYİ Parti Çanakkale Milletvekili ve TBMM Kartalkaya Otel Yangını Araştırma Komisyonu Üyesi Rıdvan Uz, bütçeyi sunmak üzere komisyona gelen Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’a istifa edip, etmeyeceğini sordu.
Bolu Kartalkaya’daki Grand Kartal Otel yangında 36’sı çocuk 78 kişinin hayatını kaybettiğini hatırlatan Uz, söz konusu felakette komisyon ve yargı tarafından Kültür ve Turizm Bakanlığının birinci derecede sorumlu bulunduğunu belirterek; Bakan Ersoy’a sert eleştirilerde bulundu.
Uz, konuşmasında şu ifadelere yer verdi:
“Ben başlamadan önce Sayın bakanıma bir şey sormak istiyorum. İstifa edecek misiniz Sayın Bakanım? Evet, ses yok Sayın Bakanımdan. Şimdi atalarımızdan miras güzel sözlerimiz var bizim. ‘Gezdim Halep ile Şam'ı eyledim ilmi talep. Meğer ilim geriymiş illa edep, illa edep.’
Şimdi 78 kişi can veriyor. Bunların 36'sı çocuk. Bu kadim coğrafyada tam 24 yıldır İslam ahlak ve faziletinden, Türklük gurur ve şuurundan eksikliğin son sürecini Kartalkaya'da yaşadık ve görüyoruz. Çünkü bunun bir bedeli olmuyor. 36'sı çocuk, 78 can gidiyor ve bununla ilgili birinci derecede sorumlu olan Turizm ve Kültür Bakanlığı.
Fakat yargı öyle bir karar veriyor ki; burada sorumluluğu olan ve yargılanan kişileri ömür boyu hapse mahkûm ediyor. Ve bu karardan sonra bir bakandan açıklama ve bir istifa bekleniyor. Sebebi de şudur; Çünkü Sayın Bakan kendi personelinin burada yargılanmasına müsaade etmedi.
Biz Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde milletin helal oylarıyla seçilen milletvekilleriyiz. Ve iktidarıyla muhalefetiyle bu süreçte meclisimiz bir komisyon oluşturdu. Neydi? Kartalkaya Komisyonu. Bu komisyon vasıtasıyla 28 kurum ve kuruluşu dinledik. Ve bakanı da davet ettik. Sayın bakanım kaçtı gelmedi.
Yani orada milletin vekillerini, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin seçmiş olduğu ve oluşturduğu komisyona ‘Benim seçenim tek kişi, o da Reis-i Cumhur'dur’ diyerek malum katılmadılar. Ama bugün burada yakaladık. Bugün burada soracağız. Peki, buradan da kaçtık. Ruz-i Mahşerde nasıl kaçacağız? Mahkeme-i Kübra'dan nasıl kaçacağız? Bunlar çok önemli şeyler.
Bunlar vicdan taşıyan herkes için önemli göstergeler. Bu komisyon yaptığı çalışmaların neticesinde dedi ki: ‘Burada dahli bulunan Turizm Bakanlığı ve Çalışma Bakanlığı mutlak suretle gelip burada konuşmalı ve burada birinci derecede suçludur.’ dedi.
Meclis bunu söylüyor. Yargı da diyor ki: Bilirkişi raporlarında incelediğim ve gördüğüm üzere Burada Turizm ve Kültür Bakanlığı 1. derecede sorumludur. Dolayısıyla Çalışma ve Turizm Bakanlığı 2 bakanlık, İtfaiye, Belediye ve İl Özel İdaresi bu dört kurum 1. derecede bu ölümlerden sorumludur diyor ve ben de bunu yargılamak istiyorum diyor ve başsavcılık iddianameyi böyle hazırlıyor. Şimdi yargı yargılama talep ediyor. Yok. Meclis, yargılansın diyor. Yok. Bir bakan diyor ki, ben personelimi yargılatmam ve biz yargılayamıyoruz. Sonra ne oluyor? Burada Danıştay Başkanı geliyor ve bir tanesi onun evladı.
O Alp ve Yiğit denen iki çocuk oradan çıkıp o yangından kurtulup o çocukların çığlıklarını duyup tekrar geri dönmek istiyorlar. NTV muhabiri orada diyor ki, "Ya çocuklar girmeyin, ölürsünüz." diyorlar. Ya biz kurtarabildiğimizi kurtaralım da biz ölürsek ölelim diyor ya. Bu çocuklar yeni üniversite mezunu, biri mühendis biri doktor. Ve tekrar içeri dalıyorlar.
Ve Milliyetçi Hareket Partisi milletvekilimizin ailesi dâhil olmak üzere birçok canı orada kurtarıyor bu iki çocuğumuz. Ve onun babası burada mecliste diyor ki bizim bu meclis koridorlarında ne işimiz var ya? Biz adaleti dağıtan insanlarız. Biz burada niye adalet arıyoruz diyor. Adalete güven Türkiye'de %20'nin altına düştü diyor ya. Yani nasıl bir Türkiye'ye evrildiğimizin en güzel örneğini veriyor.
Nehir var, Doruk var ya. Annesi burada geliyor. Şurada oturuyoruz biz. O da tam sizin oturduğunuz yerde oturuyordu Sayın Bakanım. Duygu Hanım diyor ki: "Ben diyor evladım mesaj bırakmış. 3 gün korkudan mesajı açamadım." diyor ya. "Anne kurtar beni mi? dedi. Yanıyorum mu?” dedi. Ama çocuk demiş ki: "Anne seni seviyorum."
Ya bunda hiç mi vicdanımız yok, hiç mi bir sorumluluğumuz yok? Bırakın sizin kendinizin istifa etmeyi, buradaki personelinizin yargılanmasına nasıl müsaade etmezsiniz? Bunu hangi vicdan kabul edebilir? Ya oteli 2024 yılında Turizm Bakanlığımız denetliyor. Denetlemenin sonucunda en ufak bir müeyyide yok. En ufak bir yaptırım yok. Otelle ilgili elle tutulur hiçbir tedbir yok. Ve çıkıyor açıklama yapıyorsunuz. Biz yönetmeliğe göre otelin işleyişinden, perdesinden, tüpünden, nevresiminden sorumluyuz deniyor ya. Böyle bir şey olabilir mi? Ama kanun, hüküm çok açık. Diyor ki: "Buranın can ve mal güvenliği 1. derecede Turizm Kültür Bakanlığı'nın sorumluluğundadır." diyor. Bu sorumluluğu niye almıyorsunuz? Yani bunun bir bedeli yok mu bu ülkede? Bu sorumluluk kaçınmasına biz anlam hakikaten veremiyoruz. Bu kadar orada can gidiyor. Sonuç mutlu otel sertifikası veriyoruz. Niye veriyoruz?
Otelin mutlu otel sertifikası altında sizin imzanız var Sayın Bakanım. Mutlu mutlu öldüler diyeyim. Niye? Sebep ne? Otelin girişinde biz komisyon olarak gittiğimizde orada kocaman bir levha vardı. Bu otel Turizm Bakanlığı tarafından denetlenir yazıyordu. Biz gittiğimizde o tabela sökülmüştü. Yoktu yerinde. Sordum yetkililere bu tabelayı niye söktünüz? Bu tabelayı alan içerideki her şeyi alabilir. Bütün delilleri de karatabilir. Bu tabelayı buradan nasıl sökersiniz? Bir genel müdürünüz imza etmiş efendim. Vali veya emanetteki tabelanın alınmasıyla ilgili. Ya sorumlu olduğunuzu biliyorsunuz. O tabelayı oradan sökmeleri gerek. Bu sorumluluktan kaçırabileceğini nasıl aklınıza getirebilirsiniz? Oradan tabela gidiyor.
Ve yargılamanın olduğu günden bir gün önce son karar verecek mahkeme bütün televizyonlarda ETS turun yeni reklamı dönüyor ya. Yani bu hangi mantığın, hangi hayalin ürünü olabilir? Yani hiç mi buraya, bu tarafa saygımız yok? Yani bu para hırsı, bu kazanma arzusu nedir ya? Yani aynı gün yani biz komisyondayız. Komisyon çalışmaları yapılıyor. Ama baktığınız zaman onunla ilgili, turizmle ilgili Sayın Bakanımız Yunan adalarından teknede görüntü veriyor ya. Ya bu hakikaten doğru bir iş değil bu işlemler ya. Yani Miami'de iş yapabilirsiniz. Bunlar ticari şeyler. Bunlarla sizi vuracak halimiz yok ama bir insanın canı kayboluyor ve onun başında siz bulunuyorsanız; bizim burada çok net çıkıp bu ifadeleri kullanma hakkımız var. Bu ifadeleri kullanacağız çünkü bu Danıştay sizin 10 personelinizin artık yargılanmasının önünü açtı. Bundan sonra bürokratlar da bu bağlamda dikkat edecek. Sorumlulukları ve yetkilerinin altına imzalarını attığı işlerin bir vebali olduğunu görecekler inşallah. Yani onlar da en az otelin sahipleri kadar suçlu olduklarını bilecekler.
Yani ne desek az, ne desek boş. O yüzden ben sadece Kartalkaya ile ilgili kısımla ilgili söz aldım. Çünkü bu milletin kanayan yarası, bu kanayan vicdanı… Bunun dindirilmesi lazım Sayın Bakanım. Bu da size düşüyor.
Biz Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak bu sorumluluğu size olduğunu belirttiğimize göre, yargıda belirttiğinize göre sizin istifanızı talep ediyor ve konuşmamı sonlandırıyorum.”
(HADİYE AYŞE İRİM)