yandexmetrikacounter
Pehlivan "Roma hukukundan beri bunun adı do | Çanakkale Olay

Pehlivan "Roma hukukundan beri bunun adı dolandırıcılıktır"

İl Genel Meclisi'nin Ağustos ayı toplantılarının birinci oturumunda CHP'li İl Genel Meclisi üyeleri tarafından Atikhisar Barajı koruma ve sulama havzasında yapılması planlanan madencilik faaliyetleri konusu gündeme getirildi. 2019 yılından bu yana sürekli aynı koşullar ve aynı ÇED raporları ile karşılaştıklarını söyleyen CHP'li İl Genel Meclisi Üyesi Güneş Pehlivan "Roma Hukuku'ndan beri bunun adı dolandırıcılıktır. Bu bir idari dolandırıcılıktır. Bunun insanlara karşı, topluma karşı yürütülen bir psikolojik savaş olduğunu da görüyoruz." dedi.

385

Çanakkale İl Genel Meclisi'nin Ağustos ayı birinci oturumu İl Genel Meclisi Başkanı Halil Ertuğrul başkanlığında gerçekleştirildi. Toplantıda CHP Grubu tarafından il genelinde yaşanan su kısıntısı ile Atikhisar Barajı koruma ve sulama havzasında yapılması planlanan madencilik faaliyetleri konusu gündeme getirildi.

İlk olarak söz alan CHP'li İl Genel Meclisi Üyesi Can Algönül, bir an önce kapalı sistem ve akıllı kart kullanımına geçilmesi gerektiğini söyledi.

Algönül konuşmasında şu ifadelere yer verdi:

“Bugün Merkez ilçeye bağlı 15 civarında köyümüze İl Özel İdaresi ve Belediye tarafından tankerle su göürülüyor. Su sayaçlarımızı akıllı sayaç yapmak zorundayız.Köylerde bahçe ve alan sulamaları içme suyu ile yapılmamalı. Bu sabah Batak Ovasındaydık. Üreticilerimizle bir aradaydık. Onların sıkıntıları Bayramiç'ten verilen suyun azlığı ile ilgili değil. Onların sıkıntıları Çeltik Komisyonu tarafından alınan kararların dışına çıkılmasından kaynaklanıyor. Çeltik Komisyonu, Sayın Vali Bey'in başkanlığında oluşan bir komisyon. Onların aldığı karara göre kaçak ekilen çeltik tarlalarının bozulması gerekiyor. Fakat şu ana kadar ne Çeltik Komisyonu ne de Bayramiç-Ezine su birliği kaçak ekilen çeltiklerin bozulup, kurutulmasını sağlamamamıştır. Orada görüştüğüm kişilerden duymuş olduğum iki rivayet var. Bir “su birliğinin elemanlarının yapmış olduğu tespit Çanakkale, Mahmudiye, Pınarbaşı, Kumkale, Çıplak, Kalafat bölgesinde 4 bin 200 dekar toplam kaçak çeltik alanının olduğu. Tarım İl Müdürlüğünün vermiş olduğu rakamlara göre ise 2 bin 700 dönem kaçak çeltik alanı var. Üretici arkadaşlar, kaçak çeltik alanları olmasa Bayramiç Barajı'ndan gelen su tüm bölgemize yeter diyor.”

“BAYRAMİÇ ÇİFTÇİSİNİN SABRI KALMADI”

20 Eylül'den sonra Bayramiç Barajındaki suyun sulama suyu olarak kullanımının durdurulacağının konuşulduğunu söyleyen CHP Grup Başkanvekili Sadık Göğüsgeren, Çanakkale'nin özellikle çeltik için yeterli illerden biri olmadığını ifade etti. Göğüsgeren, “Şu anda insanlar günde iki vardiya halinde bir yerlerden su bulmaya çalışıyor. Bayramiç çiftçisi olarak bu duruma karşı artık sabrımız kalmadı. Üç beş tane ağanın geliri, on binlerce çiftçinin ekmek kaynağından önemli olmamalı. Sayın valilerimizi de bu konuda duyarlı olmaya davem ediyoruz.” dedi.

“ROMA HUKUKUNDAN BERİ BUNUN ADI DOLANDIRICILIKTIR”

Atikhisar Barajı havzasında yapılacak madencilik faaliyetleri ile ilgili söz alan CHP'li İl Genel Meclisi Üyesi Güneş Pehlivan şunları söyledi:

“Üç kez iptal oldu bu proje. İdari yargı önünde çevreciler haklı bulunarak; davayı kazandılar. Davayı kazanma gerekçesi de ruhsat sahasının Atikhisar Barajının koruma ve su toplama alanı içerisinde yer alıyor olmasıydı.

Her seferinde yeni tarihli bir ÇED raporu atıldı önümüze ve yeniden dava sürecine başlamak durumunda kaldık. 2019'dan beri bu süreci devam ettiriyoruz. Her ruhsat iptal edildiğinde yeni tarihli ama aynı koşullarda aynı ruhsatlar, aynı ÇED raporları önümüze konuluyor.

Roma Hukuku'ndan beri bunun adı dolandırıcılıktır. Bu bir idari dolandırıcılıktır. Bunun insanlara karşı, topluma karşı yürütülen bir psikolojik savaş olduğunu da görüyoruz.

Bugüne kadar suyla, ağaçla, doğayla, vejetasyonla ilgili dertleri olan insanlara hippiler, aktivistler, çevreciler diye ellerinden gelen itibarsızlaştırmayı yapmaya çalıştılar ama hippi, çevreci ya da aktivist olmayan; bunlardan hiçbirin dahil olmadığı bir çalışmadan bahsedeceğim size. Hayatımda en zor ele geçirdiğim yayındır. Ne yazık ki hiçbir yerde bulamazsınız.

Tarım ve Orman Bakanlığı'nın Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğünün Çanakkale Şube Müdürlüğü'nün yaptığı Ulusal Biyojik Çeşitlilik Envanter ve İzleme Projesi.

400 sayfanın üzerinde çok da ciddi bir çalışmadır. ÇOMÜ ve İl Özel İdaresi ile Bakanlığın da katıldığı bir üçlü protokol ile bu çalışmanın yapılması için yetki verilmiştir.

Çok kısa iki bölümü okuyacağım:

“Madencilik faaliyetlerine doğal zenginliği uluslar arası yayınlarca da kanıtlanmış Kaz Dağları vejetasyonunda izin verilmemelidir.”

Bahsettiği Kaz Dağları vejetasyonu sadece Milli Park alanını kapsamıyor, Kaz Dağları silsilesi dedğimiz ve Çanakkale'yi de içine alan çok büyük bir alanı kapsıyor.

“Çanakkale, maden kaynakları açısından zengin bir bölge olduğu için çok uzun yıllardır madencilik çalışmalarının yapıldığı bir ildir.

Özellikle 2004 yılında rezive edilen Maden Kanununa göre yapılan madencilik faaliyetleri her ne kadar ÇED yönetmeliği hükümlerine tabii olsa da il sınırları içerisinde habibat parçalanmasına ve vejetasyona en fazla olumsuz etki yapan sektör olarak karşımıza çıkmaktadır.” diyor.

Bu akademik yayınların önünü alamayanlar ne yazık ki bu yayınlara ulaşılmasının önünü almaya çalışıyorlar.

Gerçeklikten koparak geleceğimizi kuramayız.

2025 yılında Çan'ın bir köyünde haftada sadece üç gün su verilebildiğini biliyorum. Birçok köyümüzde de bu sorunlar yaşanıyor.

2050 yılına kadar susuzluğa dayalı ilk ölümlerin başlayacağı yönünde iklim uzmanlarının uyarılarda bulunulan bir ülkenin bir coğrafyasında yaşıyoruz ve hâlâ Çanakkale'nin tek içme suyu havzasında açık maden ocağından ibaret olan altın madenciliğinin yapılması çabası bile kınanacak bir eylemdir. Biz bu konuda mücadeleye devam edeceğiz.” dedi.

(HADİYE AYŞE İRİM)
Paylaş