Kalp hastalıkları, dünya genelinde önde gelen ölüm nedenlerinden biri olarak kabul edildiğini hatırlatan Memorial Antalya Hastanesi Kardiyoloji Bölümü'nden Uzm. Dr. Mustafa Hakan Şahin, "Son yıllarda yapılan araştırmalar, mikrobesin eksikliğinin kalp sağlığını olumsuz etkileyebileceğini gösteriyor. Magnezyum, çinko, demir, selenyum gibi mineraller ile A, D, B, K gibi vitaminler, vücut ve kalp fonksiyonlarının düzgün çalışmasında kritik rol oynuyor. Eksiklikleri durumunda ise yüksek tansiyon, kalp yetmezliği ve ritim bozuklukları gibi sorunlar ortaya çıkabiliyor" dedi.
Gizli açlığın, yeterli kalori alınmasına rağmen vücudun ihtiyaç duyduğu vitamin ve minerallerin yani mikrobesinlerin eksik olması durumu olduğunu kaydeden Şahin, "Bugün ABD'de nüfusun yaklaşık yüzde 30'u bu durumdan etkilenmektedir. Ülkemizde 2017 yılında yapılan Türkiye Beslenme ve Sağlık Araştırması'nda D vitamini eksikliği yüzde 85, folik asit eksikliği yüzde 45, B12 eksikliği ise yüzde 20 oranında saptanmıştır. Bu ve diğer mikrobesinlerin eksikliği; kronik enflamasyon, oksidatif stres ve damar iç yüzeyinde bozulma gibi temel sorunlara neden olarak kalp hastalığı riskini artırmaktadır. Ayrıca bu durumun diğer bir sonucu da kanser oluşumunu kolaylaştırmasıdır" diye konuştu.
Uzm. Dr. Mustafa Hakan Şahin, yapılan araştırmalarla sebze ve
besin değerlerin son 50 yılda ciddi oranda azaldığını ortaya
koyduğuna işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"1970'lerde hız kazanan ve "Yeşil Tarım Devrimi" olarak
isimlendirilen yeni tarım metotları, kimyasal gübreler, hibrit
tohumların geliştirilmesi ve yoğun toprak işleme ile birim
alandan elde edilen verim 2 kattan fazla artırıldı. Nüfus da
eşzamanlı olarak yaklaşık 3 kat civarında arttı. Günümüzde
tartışmalı olsa da " Yeşil Tarım Devrimi'nin yoksulluğu, açlığı
azalttığı düşünülmektedir. Ancak bu durum gıdalarda besin
değerinde düşüşe neden olarak başka bir soruna yol açtı. Yapılan
araştırmalar, modern tarım yöntemleriyle yetiştirilen sebze ve
meyvelerin besin değerlerinin son 50 yılda ciddi oranda
azaldığını göstermektedir. Gıdaların içerdiği çeşitli mineral,
protein, vitamin ve fitobesinler yüzde 10 ile yüzde 60 oranında
azaldı. Örneğin 1960 yılındaki bir domatese göre 2000'li
yıllardaki bir domates yüzde 36 daha az magnezyum içeriyor. yüzde
14 daha az C vitamini, yüzde 30 daha az B1 vitamini, yüzde 19
daha az B3 vitamini ihtiva ediyor. "Modern" domatesin önemli
antioksidanlar olan flavanon, polifenol gibi fitobesinleri de
daha az içerdiği biliniyor. Dünyanın en uzun soluklu tarımsal
deneyi olan Broadbalk Deneyi'nde 1845 yılından 1960'lara kadar
buğdayın çinko, demir, bakır, manganez, magnezyum içeriğinin
büyük ölçüde sabit kaldığı görülürken, 1960 yılından sonra
kademeli olarak yüzde 30 ila yüzde 20 azalma saptanmıştır."
Oksidatif stres ve serbest radikallerin kanserin başlama aşamasında önemli rol oynadığına işaret eden Uzm. Dr. Şahin, vücudun bu riskler ile savaşmasında önemli koruyucu mekanizmaları olduğunu ancak bu mekanizmaların ise mikrobesinlere ihtiyaç duyduğuna vurgu yaptı. Şahin, "Ülkemizde konvasyonel tarım 1990'lı yıllardan itibaren yaygınlaştığına göre çoğu insanın 30 yıldır eksik mikrobesin içeren gıdalar ile beslendiğini varsaymak yanlış olmaz. Kalp ve kanser hastalıklarının başlama yaşının giderek düşmesinin bir sebebi de gıdaların kimyasal kirliliği ile besleyiciliğinin azalmasıdır" dedi.
Yedi veya daha fazla mikrobesin eksikliği olan kalp yetmezliği hastalarının yatış ve ölüm riskinin iki kat arttığına dikkati çeken Şahin, "Uzmanlara göre, mikrobesin eksikliği doğrudan kalp hastalıklarına neden olmasa da, risk faktörlerini artırarak dolaylı yoldan katkıda bulunur. Örneğin, magnezyum eksikliği yüksek tansiyon ve kalp ritim bozukluklarıyla ilişkilendirilmektedir. Benzer şekilde, D ve K vitamini eksikliği kalp damar hastalığına yakalanma riskini artırırken; potasyum, selenyum ve çinko gibi minerallerin yetersiz alımı da kalp yetmezliğinin kötüleşmesine zemin hazırlayabilir. Yedi veya daha fazla mikrobesin eksikliği olan kalp yetmezliği hastalarının hastaneye yatış ve ölüm riskinin neredeyse iki kat arttığı gözlemlenmiştir" ifadelerine yer verdi.
Şahin, mikrobesin eksikliğinin kalp hastalıklarının önemli bir parçası olsa da önlenebilir bir risk faktörü olduğunu, çeşitli ve dengeli bir diyetin hastaneye yatışları ve yaşam kayıplarını önleyebileceğini belirtti.
Uzm. Dr. Şahin, dengeli beslenme odaklı olunması, risk gruplarının izlenmesi, yaşam tarzında değişiklik ve vitamin takviyeleri için hastanın doktoruna danışmasının önemli olduğunu da sözlerine ekledi.
(İHA)