yandexmetrikacounter
Boğaz girişine neden iki kale daha yapıldı? | Çanakkale Olay

Boğaz girişine neden iki kale daha yapıldı?

Geçmişin Ayak İzleri
155

KUMKALE VE SEDDÜLBAHİR KALELERİ

1652 Mayıs ortalarında Kaptan-ı Derya Ali Paşa, Girit‘e gitmek üzere Çanakkale‘ye geldiği zaman Bahr-i Sefid’e (Akdeniz) açılan boğazın Venedikliler tarafından kapatılmış olduğunu görür. Kâtip Çelebi‘nin ifadesiyle: “Karanlık bir gecede kâfirler Anadolu kıyısında yatarken sekiz parça kadırgayı deve katarı yapıp kâfirler duymadan taşraya gönderir” Kendisi de karadan giderek Midilli karşısında gemiye biner ve donanma Adalar Denizi‘ndeki görevini yapar.

21 Haziran 1655'te Kaptan-ı Derya Mustafa Paşa Çanakkale‘ye gelince boğazın yine Venedikliler tarafından muhasara altında olduğunu görür. Venediklilerin komutanı Lasarus Mocenigo‘dur. Öğle üzeri savaşa tutuşurlar. İki taraf da büyük kayıplar verir. Venediklilerin 6-7 parça kalyonu batar, çoğu da yara alır. Osmanlı zayiatı da ağırdır. Örneğin 400 gazinin bulunduğu bir gemide 30 gazi kalır, Venedikliler 23 parça kadırgayı ele geçirerek çekip gitmişlerdir. Donanma-yı Hümâyunun kalan gemileri ise bir tarafa çekilir. Beyler Bozcaada‘da toplayabildikleri 120 Şehidimizin namazını kılarlar.

). 15 Mayıs 1656 Boğaz Medhalini abluka etmiş olan Venedik Donanmasına karşı Kaptan-ı Derya Kenan Paşa komutasındaki Donanmayı Hümâyun 100 parçaya yakın gemi ile Çanakkale‘ye gelir. Venedikliler dışarıda beklemektedir. Komutanları Franco Marosini‘dir. Venedik gemilerinin şiddetli ateşi Türk Donanmasının hemen hiç harp etmeden mahvolmasına sebep olur (Öz, 2009, s.31). 108 Geçmişte benzeri olmayan yüz kızartıcı büyük bir bozguna uğrarlar. Binlerce adam boğulur, gemiler yanar, forsalar düşman tarafına geçer. Venedik donanması ayrıca Bozcaada ile Limni adasını da bu arada zapt eder.

“Verdiler küffara donanmayı bîceng-ü cidal (1066)” yani -Donanmayı, döğüşsüz, savaşsız kâfirlere verdiler- diye Hicrî 1066 (M. 1655/1656) tarihi düşürülmüştür

Kumkale: Adalar Denizi‘nden Boğaz girişinde sancak (sağ) tarafta bugün yıkık duvarları ve birkaç boneti Kalmış bir kale mevcuttur. Bu yıkık duvarlar olmasa geçmişte kalenin varlığından söz etmek imkânsızdır. Birinci Dünya Harbi esnasında çok şiddetli bombardımana maruz kalarak direndi. Çanakkale Savaşlarında ağır hasara uğradığından şu anda bölgede harap

Kyn.Osmanlı Kale Mimarisinin Ana Hatları. Dr. Zeki Sönmez. Mimar Sinan Üniversitesi. İstanbul.

6424_wuciwug_f1cdb8c5_bogaz-girisine.jpeg

Çanakkale Boğazı, insanlık tarihi boyunca salt bir coğrafya parçasının ötesinde, dünyanın politik coğrafyasının şekillenmesinde kilit taşı olmuştur. Kilit taşı "Chiave di volta" 1 kemer, kubbe ve köprü yapılarını dengede tuttuğu gibi Çanakkale Boğazı dünya politik arenasında benzer fonksiyonu icra etmiş ve halen de devam etmektedir. Bu durum Montrö ―Montreux‖ Boğazlar (20 Temmuz 1936) sözleşmesine dayanmaktadır.2 Boğazların kullanımı Türkiye‘nin kontrol ve hükümranlığı ile ilgili Montrö SözleĢmesinin diğer ülkeler ülkelere rahatsızlık verici bir kısıtlama getirmediği kanaati yaygındır. Montrö‘deki denge hangi ülke lehine bozulursa kilit taşı yerinden oynamaya başlayabilir. Çanakkale Boğazı İstanbul‘un kilididir. ÇANAKKALE BOĞAZI (BAHR-İ SEFİD BOĞAZI) SAVUNMA SİSTEMİ 1770-1918 Salih Murad Hatip, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Ana Bilim Dalı. Doktora Tezi. Ankara 2013.

“Gelecekte Türk İmparatorluğunun hiçbir kısmı Dardanelles (Çanakkale Boğazı) kadar önemli olmayacaktır. Şayet bu boğaz İngiltere veya müttefik tarafından elde tutulursa, İstanbul Boğazı daha az önemli olacaktır.” U.K.National Archieve (1877, ġubat 3). WO 32/9636 SC R&M. Defence of Constantinople . Enclosure 1 No. 20 Londra. s. 130

“İstanbul‟u fethetmeye yönelik her plan Çanakkale Boğazını geçmek için gerekli çözüm yollarını bulması gerekiyor. ” (Bilici, 2004, s.147).

6424_wuciwug_baf7a259_bogaz-girisine.jpeg

Çanakkale Boğazı, coğrafi konumu itibariyle ilk çağlardan günümüze değin çeşitli kavimlerce doğal bir suyolu olarak kullanılmış ve her devirde önemini hep korumuştur. (Manfred Osman Korfmann’ın notları)

5000 yıllık geçmişi içinde iki kıta arasında geçiş noktası. Marmara ve Karadeniz’de kıyıları olan kavimlerle; Akdeniz ve Ege uygarlığını ilişkilendiren Fenike, Grek, Roma İmparatorluklarının ticaret, ikmal ve kontrol noktası olan doğal su yolu, Fatih Sultan Mehmet döneminde denizin kilidi, Osmanlı İmparatorluğu’nun Akdeniz’e egemen olma anlayışında zafer yolu, Osmanlı Devleti’nin denizlere egemen olma politikasının iflas ettiği dönemde de; payitahtın korunması için kale üstüne kale, tabya üstüne tabya yapılarak Osmanlı Devleti’nin Cümle kapısı olan Çanakkale Boğazı…

Osmanlı döneminde; Gelibolu - Kal’a-i Sultaniyye - Bahr-i Sefid – Akdeniz ve Çanakkale Boğazı olarak adlandırılan; Biga yarımadası (=Troas) ile Gelibolu yarımadası arasında Kuzeydoğu-Güneybatı doğrultusunda, Adalar denizi ile Marmara denizini birleştiren bu doğal su yoludur.

Geçmişten günümüze uzanan süreçte; Akdeniz ve Ege’den, Marmara ve Karadeniz’e uzanan rotada, doğal bir su yolu olan Çanakkale ve İstanbul Boğazları deniz ulaşımının en önemli geçiş noktalarıdır. Boğazlar; coğrafi yapısı, konumu, tarihi, jeopolitik, jeostratejik, ekonomik, ekostratejik ve ekolojik açıdan değerlendirildiğinde, Boğazlar’a egemen olmak daima büyük önem taşır, gelecekte de taşıyacaktır.

Çanakkale Boğazı’na egemen olanlar arasında; Lelegler, Pelesgler, Mysialar, Karyalılar, Trak kavimleri, Dardanlar (dardanoi), Troialılar, Hititler (Luwiler), Grekler, Lidyalılar, Medler, Persler, Makedonyalılar, Romalılar, Emeviler, Abbasiler, Selçuklular, Anadolu Selçukluları, Karesi ve Saruhan Beyliği, Osmanlılar, İtilaf Devletleri ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti bulunmaktadır.

Marmara ve Karadeniz’de kıyıları olan kavimlerle; Akdeniz ve Ege uygarlığını ilişkilendiren Grek, Roma, İmparatorluklarının ticaret, ikmal ve kontrol noktası olan Boğazlar, aynı zamanda deniz canlıları için de bir geçiş yoludur.

Çanakkale Boğazından girerek Karadeniz’e geçmek ve buradaki ticaretten pay kapmak, eski şehir devletleri için önemliydi. Bu nedenle İlkçağda Çanakkale Boğazı, İstanbul Boğazı’na göre stratejik açıdan daha büyük bir önem taşımaktaydı. Troialılar’ın Akalılarla yapmış oldukları ve MÖ 1250 yıllarına tarihlenen savaş, mitolojide her ne kadar güzel Helene’in Troialı Paris tarafından kaçırılması nedenine bağlanırsa da, asıl ve mantıklı nedenin Batı’nın Doğu’nun zenginliklerini ele geçirmek için saldırması ve Doğu’nun yani Anadolu’nun da buna karşı direnmesidir demek, mantıklı bir yaklaşımdır. O zamanlarda Akdeniz’i kontrolü altında bulunduran antik Grek güçleri; Karadeniz ile ticaretlerini geliştirmede Boğazların kontrolünü elinde bulunduran Priamos’un Troia’sını engel olarak görüyorlardı. Bazı araştırmacılar; Troia savaşını o devirde Boğazların kontrolünü ele geçirmek için yapılmış bir dünya savaşı olarak tarif ederler

2005 yılında kaybettiğimiz Rahmetli Prof. Dr. Manfred Osman Korfman’ın “Çanakkale Boğazı’ndaki Troia Asya ve Avrupa ile Ege’den Karadeniz’e Kültür ilişkileri” adlı makalesinde; Troia’nın zenginliğinde sadece rüzgârın değil, suyun da, yani Çanakkale Boğazı’ndaki akıntılarında büyük bir rol oynadığını ifade eder. Troia’nın coğrafik konum olarak çok önemli bir yerde olduğu kuşku götürmez. Trakya ve Tuna’ya, ya da Karadeniz sularına ulaşmak için mutlaka Troia’dan yani Hellespont’tan (=Çanakkale Boğazı) geçmek gerekir. Doğu Akdeniz bölgesinden bakıldığında Tuna Vadisi ulaşım yolu, amaçlanan ve kullanılan rotadır. O dönemde önemli bir malzeme olan silahlar, zırhlar, kaplamalar, miğferler, kalkanlar; altın, bakır ve Kalay, kehlibar taşı vb. malzemelerin dağılım haritası incelendiğinde; Ege’den Karadeniz ve Tuna yoluyla Orta Avrupa’ya, oradaki malzemelerin de aynı yolla Ege ve Akdeniz’e Taşındığı görülmektedir ki, bu da buluntuların Boğazlar’dan geçen gemilerce ticaretinin yapıldığını, adı geçen makalesinde ortaya koyar. Bu durum da; Troia ve Troia’yı çevreleyen bölgenin (Troas) alışılmışın üstündeki önemini göstermesi, M.Ö. 3. ve 2. binde Asya ve Avrupa arasındaki bir iletişim ve ticaret merkezi işlevini vurgulaması açısından önemlidir.

coğrafi konumu bakımından, “Türk Boğazları” dünyanın en önemli deniz yollarından biridir. Uluslararası ilişkilerde “Boğazlar” terimi, öncelikle “Türk Boğazları”nı akla getirir. Yalnız bu husus bile, Boğazların dünya ölçüsünde önemini belirtmeye yeter. Yalnız ekonomik ve ticari çıkarlar değil, Avrupa devletlerinin siyasi ve stratejik ihtirasları da bu bölgede karşı karşıya gelir. Bir siyasi şahsiyete göre; “Boğazlar, dünyanın yaşamsal düğümlerinden biri ve uygarlığın da belli başlı bir geçididir.” İşte bu nedenledir ki; Boğazlar tarih boyunca, çeşitli uluslar üzerinde büyüleyici bir cazibe uyandırır. Boğazların insanlık tarihinde oynadığı rol, asırlar boyunca geçirdikleri beşeri değişimin incelenmesinden doğan derin ilgiyi açıklamaya yeter...

ÇANAKKALE BOĞAZ TARİHİ (Basılmamış Eser)

TARİH GEÇMİŞİN DEĞİL, GELECEĞİN ÖNGÖRÜSÜDÜR....