yandexmetrikacounter
TARİHE “TERS” DÜŞMEK - YANLIŞA “DUR!” DEMEK | Çanakkale Olay

TARİHE “TERS” DÜŞMEK - YANLIŞA “DUR!” DEMEK

Bu yazıyı yazmaktaki öncelikli amacım; bu kent ile ilgili yanlışları toplum ile paylaşarak yanlışlıkların yerleşmesinin önüne geçebilmektir. Geçmişte bu kent ile ilgili yapılan yanlışlar, pekiştikçe düzeltilmesi de güçleşmektedir, diye düşünenlerdenim. Şimdiye kadar bu konudaki görüşlerimi sözlü olarak paylaştığım bazı yöneticilerden hep şu yanıtı aldım: “Aman ortalığı bulandırma!.. Son dönemde yapılan bazı açıklamalar üzerine, düşüncelerimi artık kamuoyu ile paylaşmak şart oldu. Bu yazımda konu edeceğim yanlışlık; Kilitbahir köyünün hemen yanında bulunan Değirmen Burnu Tabyası üzerinde yer alan “Dur Yolcu” ile ilgilidir.

Geçmişin Ayak İzleri
62

Çanakkale Savaşları, İstiklâl (bağımsızlık ve özgürlük=Hürriyet) Savaşı değildir. Tam tersine işgale karşı saltanatı savunmadır. Bu nedenle, bir devrin battığı yer değildir. Emperyalizmin tökezlendiği, Rusya’da Ekim Devriminin gerçekleşmesine engel olma ve İstanbul’daki Payitaht’ın 1918 Ekim’ine kadar ayakta kalmasını sağlayan bir savaştır. Ayrıca Çanakkale Savaşları; Trablusgarp ve Balkan savaşlarında, Osmanlı Devleti’nin öz güvenini yitirdiği, iç kargaşanın arttığı karanlık günlerinde; Gelibolu Yarımadası’nda bir güneş gibi doğan Türk askerinin, Mustafa Kemal’le kendine olan özgüvenini kazandığı yerdir.

Bu özgüven ve inanıştır ki; Millî Mücadele yolunu aydınlatmış, Anadolu’yu “vatan” kabul eden, uğrunda “Ya istiklâl ya ölüm” diyerek sahiplenmiş bir ruhu harekete geçirir.

“Bir devrin battığı yerdir” dizesi; hem işgalci emperyalist ülkelerin bu topraklarda yenilmeleri ve uzaklaştırılması ile mazlum milletlerin başkaldırısı önünün bu örnekle açılmasını, hem de Osmanlı Devleti’nin kurulan yeni Türkiye Cumhuriyeti’yle sona erdiğini ifade eder.

Şiirde; İstiklâl Savaşı’nı bize çağrıştıran anahtar kelimeler vardır. Bu kelimeler; “Anadolu’nda”, “İstiklâl uğrunda”, “son vatan cüzü de geçerken ele” ifadeleridir. Üzerinde tek tek durursak; “Anadolu’nda” sözcüğüyle, her halde Gelibolu Yarımadası anlatılmamaktadır. “İstiklâl uğrunda” sözü de bize, “Ya istiklâl ya ölüm” parolasını açıkça anlatmaktadır. “son vatan cüzü de geçerken ele” sözünde anlatılmak istenen ise; düşmanlar tarafından işgal edilmiş vatan topraklarının onların elinden kurtarılmasıdır. Çanakkale Savaşları’nda böyle bir durum söz konusu değildir. “Son” sözcüğü ise; İstiklâl Savaşı’nın son muharebesini “Dumlupınar Meydan Muharebesi”ni anlatmaktadır. Son savaşın, Dumlupınar’dan İzmir’e kadar olan ve düşman çizmeleri altında kalan Anadolu topraklarının bu muharebe sonrasında kurtarıldığını şair yalın bir şekilde dile getirmektedir.

Ayrıca şiirin son iki dizesinde, “Bir harbin sonunda bütün milletin/Hürriyet zevkini tattığı yerdir.” ifadesiyle de, bu harbin sonunda; Türk milletinin hürriyetine kavuştuğu vurgulanarak, cumhuriyete geçiş anlatılmaktadır.

Şiirin yazıldığı o tarihte kazanılan bu büyük zafer üzerinden çok zaman geçmediği gibi, vatan uğruna şehit düşen Mehmetçiğin mezarları üzerinde, onların yerine getirdikleri bu kutsal görevi, sonraki kuşaklara yansıtacak bir abide de yükselmemektedir. Şair; o nedenle burada yatan şehitlerin mezarları için sakit -sessiz- demektedir. Ayrıca bu sözcük; vatan uğruna şehit düşenlerin ulvi bir görevi başarıyla yerine getirmenin huzuru içinde olduklarını da bize anımsatır.

Şiirde geçen “ıssız, gölgesiz yol” sözüyle de şair; uzun savaşlar sonrası bağımsızlığa yeni kavuşan bir devletin, harap ve bitap düşmüş milletinin henüz burada yatan şehitleriyle ilgilenecek olanak ve koşullara sahip olamadığını aktarır. Ayrıca “yığın ve tümsek” sözcükleri de şehit kabirlerini (mezar) ifade eder..

Millî Mücadelede yaşananlar ile İstiklâl Savaşımız bu kadar açık ve yalın dille anlatılırken; Şiirde, Şair Mehmet Akif Ersoy’un “Çanakkale Şehitlerine” adlı şiirini anımsatan motiflere de rastlıyoruz. Doğaldır ki her iki şiirde de anlatılan savaş ve onun yarattığı korkunçluk “Namus yolunda, büyük zelzele, haşrolan kan, kemik, etin” sözcükleri, benzer motiflerle -Şair M. Akif Ersoy’unki kadar güçlü olmasa da- karşımıza çıkmaktadır. Birbirini çağrıştıran bu iki şiiri, aynı kefeye ya da birbirlerinin yerine koymak; her iki şaire de yapılan büyük bir haksızlıktır. Haksızlığa asla rıza göstermeyen şair Mehmet Akif Ersoy ile şair Necmettin Halil Onan’ın karşılaştığı bu haksız durum, herhalde kabirlerinde, onların kemiklerini sızlatıyordur.

25-26 Ağustos 2008 tarihinde gerçekleştirilen “Çanakkale Merkezi Değerleri Sempozyumu” kitabının 514 – 519 sayfası arasında yer alan, Zeynep Çetinkaya’ya (*) ait, “Bir Yolcuya” Adlı Şiirin Anlatım ve İçerik Kuramı Açısından Değerlendirilmesi” başlıklı bildirinin 516 sayfa 2. ve 3. Paragrafında yer alan:

“Bir Yolcuya” adlı şiirde, ulusal duygu etkili bir biçimde işlenmektedir. Şiirin Dumlupınar şehitliği, 9 Eylül şehitler Abidesi gibi farklı yerler için yazıldığı belirtilmektedir. (Tuncer 1999: 160). Ancak şiirin I. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı’nın bütün cephelerini yansıttığı söylenebilir. “Vatanın her tarafının birbirine benzediği dikkate alınırsa, mekânın adının söylenilmemesi tabii olarak görülebilir. (Hayber 1988: 24).

“Bir Yolcuya” adlı şiirin, Çanakkale için önemli bir yeri vardır. Bu şiirin ilk iki dizesi, Çanakkale’nin Eceabat İlçesi ile, Kilitbahir köyünün arasındaki boğaza bakan bir yamaçta yer almaktadır. Bu yamaçtaki resimde bir asker bir eliyle silahını tutmakta, diğer bir eliyle de “Dur Yolcu! Bilmeden gelip bastığın bu toprak bir devrin battığı yerdir.” dizelerini göstermektedir. Savaştan çok sonra (1960) yamaca yazdırılan bu yazı, Çanakkale’nin simgelerinden biri haline gelmiştir. 1915 yılında savaşan askerlerin vatanı korumak için kanlarını akıttığı Çanakkale topraklarında yazılı olan bu şiirin, tüm Anadolu’nun ve kurtuluşun şiiri olduğu söylenebilir.”…

Yukarıda açıklamamda, İstiklâl Savaşı’nın son muharebesine ait olduğu açıkça ifade ettiğim şiiri; zorlama ile, Çanakkale Değerleri içine monte etmeğe uğraşmak bir yanlışı pekiştirmekten başka bir şey değildir. Bu bildiri; anlam fakirliği, anlatım eksikliği, yuvarlak sözler, çelişki ve yanlışlarıyla “Çanakkale Merkezi Değerleri Sempozyumu” kitabı içinde yer almamalıydı.

Kemal Demiray’a ait, 8. Sınıf “Türkçe” kitabının ön sayfasının hemen arkasında şu ibareye rastlıyoruz: “Millî Eğitim bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu’nun 8.7.1982 gün ve 80 sayılı kararı ile ders kitabı olarak kabulü uygun görülmüş, yayımlar genel Müdürlüğü’nün 30.7.1982 tarih ve 6457 sayılı emriyle birinci kez 430.000 adet basılmıştır.”

Milli Eğitim Bakanlığı, Devlet Kitapları, İstanbul 1982 Temeleğitim Okulları 8. Sınıf, yazarı Kemal Demiray’ın Türkçe kitabının 107 sayfasında yer alan Necmettin Halil Onan’a ait “Bir Yolcuya” adlı şiir ile 108. sayfasında açıklamalar ve sorular bölümünde yer alan; “Bu şiir, Dumlupınar’daki şehitlik için yazılmıştır. 1- Dumlupınar nerededir? Kurtuluş Savaşımızdaki yeri nedir?” sorusuyla karşılaşmaktayız.

Kemal Demiray gibi Türkçe kitabı yazan bir kalem, her halde yorumlayamadığından, “bu şiiri Çanakkale’ye aittir” demiyor. Hadi, hata yaptı, desek; Millî Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu da mı atladı ve hata yaptı.

Birileri Çanakkale Savaşlarını ön plana çıkarıp, İstiklâl Savaşımızı ikinci plana atma gayreti içinde olduğunu artık sağır sultan bile biliyor. İstiklâl Savaşımıza ait anlatılan motifler, menkıbeler, bazılarınca Çanakkale savaşlarına uyarlanıp, aktarılmaya çalışılıyor.

Bu durum açıkça gösteriyor ki; birileri İstiklâl (Kurtuluş) Savaşı’ndan, Çanakkale Savaşları’na malzeme aktarıp, rol çalmaya gayret gösteriyor… Bunların başında da şair Necmettin Halil Onan’ın İstiklâl savaşı şehitleri için yazdığı bir şiiri yorumlayamayıp; “Çanakkale Savaşları için yazıldı” diyecek kadar ileri giden akademisyenler, şairin büstünü dikecek İl Kültür ve Turizm Müdürü ve geziye gelenlere yanlış bilgiler aktaran bazı Alan Kılavuzlarının olması insana acı veriyor..

Şiirde bütün bu gerçekler apaçık ortada dururken; Çanakkale değerleri içinde gösterilmeye çalışılan, eksik ve yanlış anlam yüklü iki dizeden yola çıkan İl Kültür ve Turizm Müdürü Sayın Şinasi Haznedar, yeni yıl mesajında, kente şair Necmettin Halil Onan’ın büstünü dikmeyi dilemektedir.

Kentlimizi hayretler içinde bırakan bu dilekleri içinde, İl Kültür ve Turizm Müdürü Sayın Şinasi Haznedar’a sormazlar mı? Sayın Müdürüm, Kal’a-i Sultaniye (Çanakkale), Fatih Sultan Mehmet’in kurduğu ender Osmanlı kentlerinden biridir. Bu kente; N. Halil Onan’ın büstünden daha önce “Fatih’in Kenti Çanakkale” imajıyla neden bir Fatih Heykeli dikmeyi -Başbakan’a beğendirme koşuluyla- düşünmezsiniz. Heykele, büste karşı değiliz, ama “taş yerinde ağırdır” sözü gibi, Dumlupınar muharebesi için şiir yazmış bir şairin büstü ya da heykeli, Çanakkale’den çok, Afyon ve Kütahya’ya yakışmaz mı?

Değirmen Burnu tabyası üzerinde yer alan, şiirin bütünü göz önüne alınmadan; yanlış yere monte edilmiş (konuşlandırılmış) Necmettin Halil Onan’a ait “Bir Yolcuya” adlı iki dize; Çanakkale Savaşları’nın geçtiği bu toprakları anlam bakımından hem “bir devrin battığı yer” olarak tanımlamakta, hem de şiirin bütünüyle ve tarihi gerçeklerle ters düşmektedir.

Osmanlı döneminde şairler; Çanakkale, İstanbul’un, Payitaht’ın giriş kapısıdır. Bir başka deyişle; Sultani ve Kilitbahir kaleleri İstanbul’un temizlik seddidir, derler. Yani İstanbul’un düşman ayakları altında kalmasını, kirlenmesini önleyen şehir olarak ifade ederler. Çanakkale Savaşları’nda İstanbul için kendini feda eden bir şehrin toprakları üzerine “bir devrin battığı yer” –Osmanlı’yı batıran yer- olarak yazmak, bu kente yapılabilecek en büyük haksızlık değil de nedir?

Çanakkale Savaşları’nda batan hasta adam Osmanlı Devleti midir? Bu sözcük bunu mu anlatmaktadır. Batan bir devri kim ne yapsın? Hiçbir ülke, dibe vurduğu devirleri yadetmek istemez; biz de Osmanlı’nın son iki yüz yılını görmezden gelip, hep fatihli, Yavuzlu, Kanunili dönemleri hep ön plana çıkarmıyor muyuz? Önemli olan doğan ve yükselen bir devirdir. Bu yüzden Çanakkale Savaşları’nı milli mücadelenin provası ve İstiklâl Savaşı’nın “Önsöz”ü olarak nitelendirmiyor muyuz?

Benim kişisel görüşüm; yazının küçük bir değişiklikle kalmasıdır. Bu ifadenin daha doğru olacağı düşüncesindeyim. Çanakkale Deniz Müzesi’nden, doğruları yapma adına, 25 yıllık Nusrat’ı kaldıran güç; Değirmen Burnu tabyası üzerinde yer alan iki dizeden “battığı” sözcüğünü “doğduğu” olarak değiştirerek tarihi gerçekleri doğru yere oturtmayı da sağlar, sanırım.

“Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın

Bu toprak bir devrin doğduğu yerdir.”

-BİLEREK GELİP BASTIĞIN BU TOPRAK; BİR DEVRİN BAŞLADIĞI, BİR KAHRAMANLA TANIŞTIĞI YERDİR..

Böylece Hem Çanakkale şehrine hem Çanakkale şehitlerine hem de Dumlupınar’daki şehitlerimize haksızlık yapılmayacağı inancındayım. Saygılarımla.

BİR YOLCUYA

Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın

Bu toprak bir devrin battığı yerdir.

Eğil de kulak ver, bu sakit(1) yığın

Bir vatan kalbinin attığı yerdir.

Bu ıssız, gölgesiz yolun solunda

Gördüğün bu tümsek, Anadolu’nda

İstiklâl uğrunda, namus yolunda

Can veren Mehmet’in yattığı yerdir.

Bu tümsek, koparken büyük zelzele,

Son vatan cüzü de geçerken ele

Mehmet’in düşmanı boğduğu sele

Mübarek kanını kattığı yerdir.

Düşün ki, haşrolan(2) kan, kemik, etin

Yaptığı bu tümsek, amansız, çetin

Bir harbin sonunda bütün milletin

Hürriyet zevkini tattığı yerdir. Necmettin Halil ONAN (Çakıl Taşları, 1927)

(1) Ar. sf. (sa:kit) esk. Susmuş, sessiz: “Nazmiye Hanım hülyaları içinde sakit, uysal ve gevşek adımlarla yürüyordu.” -P. Safa.

(2) (Haşir) Toplanmak, bir yere birikmek; Toplama, cem'etmek; Kıyametten sonra bütün insanların bir yere toplanmaları. Kıyamet.

*Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Türkçe Öğretimi Bölümü