abdulmecitkarakas65@gmail.com
Geçtiğimiz yazıda “yapay zekâ bizi zaten yönetiyor olabilir mi?” diye sormuştuk ya… Hah işte, o yönetme meselesinin perde arkasında kimin olabileceğine dair ipuçları son günlerde iyice belirginleşmeye başladı: Nvidia.
Son yıllarda teknoloji devlerinin biri gidip biri geliyor ama Nvidia’nın yaptığı çıkış başka bir şey. Sanki “yeni dünyanın güç merkezi kim olacak?” diye gizli bir seçim yapılmış da oyların büyük kısmı Nvidia’ya gitmiş gibi. Bir bakıyorsunuz Microsoft’la kol kola girip Anthropic’e 1,5 milyar dolarlık yatırım yapıyorlar; bir bakıyorsunuz ABB (otomasyon şirketi) ile geleceğin yapay zekâ veri merkezleri için ortaklık kuruyorlar. Daha dün gamer’ların ekran kartı markasıydı bu şirket, bugün küresel ekonomilerin gündem maddesi hâline geldi.
Sosyal medyadaki birkaç filtreyi, politikacıların hiç söylemediği sözleri söyleten deepfake videolarını ya da telefonlarımızdaki küçük yapay zekâ asistanlarını konuşuyoruz da… Bu işin arka planında “bu sistemi kim çalıştırıyor?” diye sormayı çoğu zaman unutuyoruz. Çünkü yapay zekâ dediğimiz dev güç aslında bir işlemci üstünde nefes alıyor. Ve o işlemciyi üreten şirket, bugün dünyadaki veri akışının neredeyse sinir sistemine dönüşmüş durumda.
Hatta Türkiye’de bile finans sayfalarında “Küresel piyasalarda Nvidia alarmı” gibi başlıklar görmeye başladık. Düşünün, memlekette dolar kuru, altın, faiz arasında slalom yaparken bir anda “Nvidia düşerse ne olur?” diye panikleyen bir borsa ekosistemi var karşımızda. Sebebi de basit: Yapay zekâ treninin lokomotifi bugün Nvidia’nın elinde.
Elbette iş yalnızca yatırım meselesi de değil. Şirket aynı zamanda “yerel yapay zekâ” teknolojileriyle kişisel verilerimizi anlayan sistemler geliştiriyor. Yani artık sadece çipi üretmekle kalmıyor; o çiple yapılacak işlerin sınırlarını da belirliyor. Bu da ister istemez insana şu soruyu sorduruyor: “Yeni dünya düzeninde algoritmalar varsa, onların tanrısı kim?”
Bundan birkaç yıl öncesine kadar “uçan araçlar, robot yardımcılar, hologramlı toplantılar” hayal ediyorduk. O geleceğe geldik ama uçan araçlar yok, onun yerine “hangi görüntü gerçek, hangi ses yapay zekâ?” tartışıyoruz. Ve işin ilginci, tartıştığımız bu teknolojinin kalbi de yine Nvidia’nın veri merkezlerinde atıyor.
Bugün politikacılar, bankalar, hastaneler, sosyal medya platformları… Hepsi Nvidia’nın ürettiği çiplerle çalışan yapay zekâ sistemlerine yaslanıyor. Bir nevi, bütün yollar Roma’ya değil Nvidia’ya çıkıyor. Yani çağın petrolü veri ise, çağın rafinerisi de Nvidia.
Peki Nvidia gerçekten yeni dünyanın tanrısı mı olmak istiyor? Belki “tanrı” demek ağır kaçar ama “oyunun kurallarını yazan güç” olmaya hiç de fena niyetli görünmüyor. Yatırımlar, ortaklıklar, veri merkezleri, yerel yapay zekâ sistemleri derken şirket sanki teknolojinin görünmez omurgasını kuruyor ve “herkes bana gerek duyacak” diyor.
Şimdi dönüp kendimize soralım:
Telefonlarımız, uygulamalarımız, işimiz, eğlencemiz, hatta siyaset tartışmalarımız bile yapay zekânın elinde şekilleniyorsa…
Ve o yapay zekânın kalbi de Nvidia tarafından üretiliyorsa…
Kim kimi yönetiyor? Yapay zekâ mı bizi, yoksa Nvidia mı yapay zekâyı?
Bir sonraki yazıda belki de şu sorunun izini süreceğiz: “Geleceğin süper gücü devletler mi olacak, yoksa teknoloji şirketleri mi?”