cuneyt66@gmail.com
AK Parti ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yeni anayasa talebi, 2025'te Türkiye siyasetinin merkezinde yer alıyor. Erdoğan, haziran ayında AK Parti içinde bir komisyon kurdurarak süreci başlattı ve muhalefete çağrı yaptı.
Resmi gerekçe, 1982 darbe anayasasından kurtulmak, sivil, özgürlükçü bir metin hazırlamak. Erdoğan, "Benim tekrar aday olma derdim yok" diyerek samimiyetini vurgulasada, eleştirmenler bunu sorguluyor. Geçmişte 2011-2013 Çözüm Süreci ve 2021 çağrıları başarısız oldu; şimdi ekonomik kriz, yerel seçim yenilgileri ve terörle mücadele bağlamında yeniden gündemde. Samimiyet testinde, mevcut anayasanın ihlalleri –örneğin Anayasa Mahkemesi kararlarının göz ardı edilmesi– öne çıkıyor. AK Parti yetkilileri, süreci millet onayıyla sivil toplumla entegre etmeyi savunuyor, ancak muhalefet bunu siyasi manevra olarak görüyor. Amaçlar arasında demokrasiyi güçlendirmek, terör belasını bitirmek ve toplumsal bütünleşme var; Erdoğan bunu "Türkiye Yüzyılı" vizyonuyla bağdaştırıyor. Ancak gizli gündem iddiaları: Erdoğan'ın 2028 sonrası adaylığını kolaylaştırmak, PKK ile müzakerelerde tavizler –örneğin federalizm benzeri adımlar– ve infaz yasası değişiklikleri. MHP'den destek gelse de, milliyetçi kesimlerde tepki var.
Bu süreçle paralel, Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, bu ay başında kuruldu. TBMM'de 11 partiden 51 üyeyle çalışıyor; İYİ Parti katılmadı. Amaç: Terörü gündemden çıkarmak, toplumsal bütünleşmeyi güçlendirmek, demokrasiyi pekiştirmek. Toplantılarda STK'lar dinleniyor, tutanaklar 10 yıl gizli. Beklenen sonuçlar: Yasal düzenlemeler, infaz yasası reformu, Kürt sorunu çözümü için adımlar –eşit vatandaşlık, dil hakları gibi. Komisyon, 31 Aralık'a kadar süreli, uzatılabilir. CHP üyeleri özgürlük ve hukuk vurgusu yapıyor; eleştirmenler şeffaflık eksikliğini, "sorunu gömmek" amacını eleştiriyor. Kürt temsilcileri anayasa tasavvuru sunmuyor, sadece geçmiş acıları anlatıyor. Bu düzlemde, DEM tarafından Öcalan’ın sürecin önemli bir siyasi aktörü olarak görülmesi talebi toplumun büyük kesiminden tepki alıyor. Sonuçta, komisyon barışa katkı sağlayabilir, fakat şeffaflık eksikliği ve kutuplaşma riski var.
Bu bağlamda CHP belediyelerine yönelik operasyonlar, süreci gölgeliyor. 2025'te yerel seçim sonrası dalgalar halinde operasyonlar: Mayıs'ta Avcılar, Büyükçekmece gibi belediyelerde 30 gözaltı; haziranda 5 belediye başkanı tutuklandı; temmuzda Antalya, Adana, Mersin'de tutuklamalar –Muhittin Böcek, Zeydan Karalar gibi. Toplam 17 belediye başkanı tutuklandı; iddialar rüşvet, ihale yolsuzluğu. CHP'ye göre siyasi: Kamuoyunun %60'ı operasyonları siyasi görüyor. Operasyonlar, İmamoğlu'na uzanma korkusu yaratıyor; Beşiktaş'ta gözaltılar. Eleştirmenler, "belediyeleri sindirme" amaçlı diyor, kayyum benzeri uygulamalarla halk iradesini cezalandırıyor.
CHP'nin tutumu sert: Özgür Özel, operasyonlara "darbe" diyor, direniş çağrısı yapıyor –"Saraçhane gibi direniriz". Olağanüstü toplantılarla kriz yönetimi planı; halkla birlikte mücadele vurgusu. Yeni anayasaya karşı: Mevcut anayasaya uyulmadan yenisi samimiyetsiz; "dinamitlemek" diyor Özel. Komisyona katılım: "Demokrasi ve adalet çıkarsa oluruz", yoksa işlevsizleşir. Operasyonlar komisyonu tahrip ediyor diyorlar. CHP, birlik çağrısı yapıyor, ancak kutuplaşma derinleşiyor.
Sonuç olarak, talep reformcu görünse de, operasyonlar samimiyeti zedeliyor. Amaçlar olumlu olsa da, siyasi hesaplar baskın. Komisyon sonuçları kritik; olumlu olursa uzlaşı, yoksa kriz. CHP'nin direnişi, muhalefeti güçlendirebilir, ancak toplumsal uzlaşı şart…