Eğitim-İş Çanakkale Şubesi, 2024-2025 eğitim-öğretim yılının sona ermesiyle birlikte “Tekinsiz Eğitim, Tekinsiz Gelecek” isimli sergi düzenledi.
Sergiyle ilgili açıklamalarda bulunan Şube Başkanı Serkan Serbes, eğitim sisteminde yaşanan yapısal sorunlara dikkat çekerek, eleştirilerde bulundu.
Serbes, sergiyi “bir dönemin utanç albümü” olarak nitelendirerek, “Bu fotoğraflar birer sanat eseri değil, bu sistemin birer tanıklığıdır.” dedi.
Açıklamanın tamamı ise şu şekilde:
"2024/2025 eğitim-öğretim yılı sona erdi. Ama arkasında yalnızca kapanmış bir takvim değil, çözülmemiş sorunlar, derinleşmiş eşitsizlikler ve görmezden gelinen adaletsizlikler bıraktı.
Bugün burada açtığımız bu sergi, işte o tekinsiz yılı belgelemek
için hazırlandı.
Adını da buradan aldı: “Tekinsiz Eğitim, Tekinsiz Gelecek”.
“Tekinsiz” kelimesi Türkçede; güvensiz, huzursuzluk veren,
karanlık bir tehdit taşıyan anlamlarına gelir.
Ne yazık ki, bu yıl boyunca eğitim sistemimizin tam da bu
kavramla tanımlanabilecek bir hale geldiğine tanıklık ettik.
Çünkü...
Tekinsiz okullar gördük.
Depreme dayanıksız ve temizlenmeyen binaları, ısınmayan
sınıfları, güvensiz bahçeleriyle öğrencilerin değil, sorunların
korunduğu binalar.
Tekinsiz bir eğitim düzeni izledik.
İdeolojik dayatmalarla bilimden uzaklaşan, pedagojiyi dışlayan,
eşitsizlikleri derinleştiren, çocukları tarikat ve cemaatlerin ya
da sermayenin kucağına iten, sınavlarla boğan; ama onların
duygularını, hayallerini yok sayan bir sistem.
Ve artık hep birlikte tekinsiz bir geleceğe bakıyoruz.
Eğitimden umudunu kesmiş çocuklar, mesleğini yapamayan
öğretmenler, adaletsizliğe teslim olmuş aileler.
Bu fotoğraflar, bu görüntüler birer sanat eseri değil.
Bunlar, bir bakanlığın, bir dönemin, bir ideolojinin tanıklıklarıdır.
Ve bu yüzden her karede bir imza var:
Bu serginin “eser sahibi” sizsiniz Sayın Yusuf Tekin!
Çünkü bu sistem sizin bakanlığınızda, AKP iktidarının 23 yıllık karanlık mirasıyla şekillendi.
Cemaatlerle, tarikatlarla ve patronlarla el ele vererek eğitimi bilimden, laiklikten ve kamusallıktan koparmak için olağanüstü çaba harcadınız.
Ve işte sizin o “eserleriniz”:
Okullar Temizlenemedi, Güvenlik Sağlanamadı:
Velilerin kendi çocuklarının tuvaletlerini temizlediği bir eğitim
yılı geçirdik. Okullarda sabun bile yoktu. Kadrolu hizmetli
atamadınız, temizlik personeli yerine İŞKUR üzerinden “geçici
çözümler” dayattınız. TYP üzerinden eski hükümlüleri okullara
soktunuz çocukların istismar edilmesine neden oldunuz.
Bayraklı’da bir ilkokulda 8 yaşındaki çocuğun uğradığı taciz, bu
ihmal zincirinin en acı halkasıydı. Çocuklar size emanet edildi,
siz onları tehlikeye attınız.
Yaklaşık 1,5 Milyon Çocuk Eğitim Dışında Kaldı:
Sokakta, tarlada, atölyede, fabrikada çalışmak zorunda kalan;
istismarın, şiddetin, erken yaşta evliliğin kurbanı olan
milyonlarca çocuk gerçeğiyle karşı karşıyayız. Çocuklar ya
tarikatların ya da sermayenin kucağına itildi. Kimisi ekonomik
yoksunluk yüzünden, kimisi taşımalı eğitimin engelleriyle okuldan
koptu. 12 yıllık zorunlu eğitim uygulamasının üzerinden yıllar
geçmesine rağmen, hala yüzde 100 okullaşma sağlanamadı. Eğitim
dışındaki çocuk sayısı %38,4 oranında artarak 612 bin 814’e
ulaşmıştı. Açık öğretime kayıtlı 327.710 öğrenci ve Mesleki
Eğitim Merkezleri’ne (MESEM) kayıtlı yaklaşık 500 binin
üzerindeki öğrenciyle birlikte, bugün 1,5 milyondan fazla çocuk
örgün eğitim sisteminin dışına itildi.
TÜİK’e göre kayıtlı çocuk işçi sayısı 869 bine ulaştı. 16-17 yaşındaki 9354 kız çocuğu “evlendirildi”!
Bunlar yalnızca istatistik değil, yitirilen hayatlardır. Ve bu kayıpların sorumlusu sizsiniz!
Derslik Açığı, İkili Eğitim ve Taşımalı Eğitim Felaketi Devam Etti:
Yıllardır “ikili eğitimi bitireceğiz” dediniz. Bitirmediniz! Aksine yaygınlaştırdınız. 2023-2024 eğitim-öğretim yılında taşımalı eğitim kapsamında eğitim görmek zorunda kalan öğrenci sayısı 1.009.214’e ulaşmıştı. Köy okullarını kapattınız, çocukları taşımaya mecbur ettiniz. Sabahın köründe yola düşen, karanlıkta eve dönen çocukların yorgunluğunun ve yılgınlığının faili sizsiniz. Geleceği taşımalı hale getirdiniz! Eğitim hakkı, sizin döneminizde ayrıcalık haline geldi.
İkili eğitim yapan okullarda ders saatleri 40 dakikadan 30 dakikaya düşürdünüz, 1 yılda 45 gün eksik ders saatiyle, öğrencilerin öğrenme kayıpları ve eğitimdeki eşitsizlikleri daha da derinleştirdiniz.
Bir Öğün Ücretsiz Yemek Sözü Tutulmadı:
OECD diyor ki: Türkiye’de her 4 çocuktan biri okula aç gidiyor. Ama siz ne yaptınız?
Bu çocuklara bir öğün yemek bile çok gördünüz. Üstelik yerel yönetimlerin yemek dağıtmasını da “devleti aciz gösteriyor” diye engellediniz. Bu vicdansızlığın adı “eğitim politikası” olamaz!
Eğitim Piyasalaştı, Özel Okullar Patladı:
Kamusal eğitimin içi boşaltıldıkça aileler özel okullara mecbur
bırakıldı. Parası olan çocuğunu 9 kişilik sınıfa, parası olmayan
45 kişilik sınıfa gönderdi. Bu düzen, eğitimde sınıf farklarını
kalıcı hale getirdi. 2012’de 4.664 olan özel okul sayısı bugün
14.352! Sizin eseriniz bu: “Parası olan okur, olmayan tarikatlara
mahkûm olur” düzeni!
MESEM’ler Çocuk Emeği Sömürüsüne Dönüştü:
Devlet eliyle organize edilen modern kölelik sisteminde çocuklar
iş cinayetlerine kurban gitti. Adı meslek eğitimi olan bu
düzende, bugüne kadar 14 çocuk hayatını kaybetti, yüzlerce çocuk
yaralandı. 14 yaşında, 15 yaşında nice çocuğun adını biz
ölümlerle öğrendik. MESEM’lerde sömürülen, yaşamını yitiren
çocuklar sizin sorumluluğunuzda! 14 çocuk iş cinayetinde hayatını
kaybetti! Bu tablo vicdan sahibi herkesin içini acıtır!
Bir yandan çocuklara bir öğün yemeği dahi çok görürken, diğer yandan kamu kaynaklarını çocukların değil, patronların çıkarları doğrultusunda kullandınız.
Dinselleşme Kurumsallaştı, Laiklik Tahrip Edildi:
Tarikatlar, cemaatler, “sivil toplum” maskesiyle okullara
yerleşti. ÇEDES’le öğrenciler cami temizliğine gönderildi,
önlerine mezar konuldu, ellerine bıçak verildi, pedagojik cinayet
işlendi. Bu yıl, laikliğin tabutuna bir çivi daha çakıldı.
Protokollerle tarikatları “STK” ilan edip, okulları işgal
ettirdiniz.
ÇEDES, Diyanet, Ensar, TÜRGEV ve şimdi de Ülkü Ocaklarıyla protokol imzalayarak okulları siyasi ve dini propaganda merkezlerine çevirdiniz. Anayasa’yı yok saydınız. Laik eğitimi çökerttiniz.
Maarif Müfredatı: İdeolojik Bir Dayatma:
Atatürk’ün adını sildiniz, bilimi dışladınız, her derse dogmayı boca ettiniz. Sizin “Maarif” dediğiniz şey, “biat eden nesil” yaratma planıdır. Bu müfredat, pedagojik değil ideolojiktir. Eğitim değil şartlandırmadır. Artık ders kitaplarında bilgi değil, itaat öğretiliyor.
Bütçe Yetmedi, Yatırım Yapılmadı:
OECD ülkeleri arasında öğrenci başına en az harcama yapan
ülkeyiz. Maarif Vakfı’na ayrılan bütçe 600 kat artarken, MEB
bütçesi yarım kat bile artmadı. Okullar dökülüyor, öğretmen açığı
ücretli öğretmenlerle yamalanıyor. MEB’in görevi, bütçeyi
sermayeye aktarmak değil; okulu temiz, öğretmeni kadrolu, dersi
bilimsel yapmaktır. Eğitime en çok bütçeyi ayırdık" diyorsunuz.
Peki bu bütçeyle hangi sorunu çözdünüz?
İkili eğitim neden hala devam ediyor?
Neden hala çocuklar okullarda aç, neden hâlâ temizlik için sabun yok, kalorifer yanmıyor?
Eğitim değil, yalan finanse edildi. Gerçekler ise dökülüyor.
Öğretmenler Yoksullukla Sınıfa Girdi:
Öğretmen maaşları açlık sınırına dayanmışken, Bakanlık
“fonluyoruz” diyerek gerçekleri çarpıttı. Öğretmen maaşı 20 yılda
20 gram altından 7’ye düştü. En düşük öğretmen maaşı ile 2014
yılında alınabilen ekmek sayısı 5370 iken 2025 yılında bu sayı
3631’e geriledi. Öğretmenler diplomalarının ve mesleki
onurlarının her gün ayaklar altına alındığı bir döneme daha
katlandı.
Atamalar Yetersiz, Mülakatlar Keyfi:
91 bin norm açığı varken yalnızca 20 bin öğretmen atadınız.
İktidara geldiğinizde 60 binlerde olan atama bekleyen öğretmen
sayısı 1 milyona yaklaştı. KPSS’yi kazanan öğretmenleri, torpilli
mülakatlarla elediniz.
Yüz binlerce genci hayal kırıklığına, işsizliğe ve karanlığa
mahkûm ettiniz.
Öğretmenlik Meslek Kanunu ile Kurumlar Dışlandı, Mülakat
Katmerleşti:
Milli Eğitim Akademisi adı altında yeni bir eleme düzeni kuruldu.
Eğitim fakülteleri değersizleştirildi. Mülakat artık daha da
katmerli, daha da ideolojik hale getirildi.
Devletin öğretmenini değil, partinizin sadık kadrolarını seçiyorsunuz. Anayasayı çiğniyor, torpili kural haline getiriyorsunuz!
Özel Okul Öğretmenleri Patronlara Terk Edildi:
Asgari ücretle, sigortasız, güvencesiz çalıştırılan özel okul
öğretmenleri için “patronlar söz verdi” diyen bir bakanlık var
artık. Yani yasa yok, hak yok; sadece “ricaya dayalı yönetim”
var.
Deprem Bölgesinde Eğitim Hala Konteynerde:
6 Şubat’ın üzerinden neredeyse 2 yıl geçti. Ama deprem
bölgesindeki öğrenciler hala konteynerde, hala birleştirilmiş
sınıflarda. “Hayat normale döndü” yalanına, çocuklar yıkıntıların
içinde eğitim almaya çalışarak cevap veriyor. Eğitim hakkı, yerle
bir oldu.
Zorunlu Eğitim “Okumasınlar, Çalışsınlar” Planı İle Hedef Alındı
Milli Eğitim Bakanlığı, 12 yıllık zorunlu eğitimi hedef alarak, eğitim sistemini daha da gericileştirme ve piyasalaştırma adımı atmaktadır. “3+1”, “2+2” ve “yaş temelli” eğitim modelleri gibi başlıklarla servis edilen bu senaryolar; özellikle kız çocuklarını eğitimden koparıp çocuk yaşta evliliğe sürükleyecek, yoksul aile çocuklarını ise iş gücü pazarının itaatkar birer unsuru haline getirecektir. Bu bir tesadüf değil, planlı bir geleceksizlik dayatmasıdır! “Okumasınlar, çalışsınlar” diyen bu anlayışa karşı, biz “her çocuk nitelikli, kamusal, laik ve bilimsel eğitim hakkına sahiptir” demeye devam edeceğiz!
Öğretmene Sürgün, Hukuksuzluğa Kurumsallık: Tekin Dönemi Adaletsizliği
Yusuf Tekin’in döneminde, Milli Eğitim Bakanlığı’nda adaletsizlik
ve keyfiyet kural haline geldi. Proje okullarındaki keyfi
atamalar ile yüzlerce öğretmen, yıllardır görev yaptığı, okulun
kültürüne katkı sunduğu, öğrencileriyle aile gibi olduğu
okullardan gerekçesiz ve ani bir şekilde sürüldü.
Proje okulu uygulaması, öğretmenlerin siyasi referansla
seçildiği, liyakatin dışlandığı yapılar haline getirildi. “Norm
fazlası” bahanesiyle yapılan resen atamalar, öğretmenlerin
mesleki ve insani haklarını yok sayan açık bir sürgün
politikasıdır.
Tekin döneminde MEB, öğretmeni koruyan değil, cezalandıran bir
kuruma dönüşmüştü.
Bu sergi; bir dönemin utanç albümüdür.
Ve bu albümün her sayfasında sizin imzanız var Sayın Yusuf
Tekin.
Çünkü bu tablo, sizin bakanlığınızda ve AKP’nin siyasi
hesaplarıyla şekillendi.
Ama biz buradayız. Bu enkazı görüyoruz. Hesabını tutuyoruz.
Ve bu tekinsizliğe teslim olmayacağız!
Sizin yarattığınız karanlığa karşı; Eğitim-İş’in aydınlık
mücadelesi büyüyerek sürecek.
Laik, bilimsel, kamusal eğitim için mücadele etmeye devam
edeceğiz.
Çünkü bu ülkenin çocukları korkuyla değil umutla büyümeyi hak
ediyor. Hurafeyle dogma ile değil, bilimle büyümeyi hak ediyor.
Açlıkla yoksullukla değil, ülkesinin sunduğu refahla, nitelikli
eğitimle büyümeyi hak ediyor.
Bu “eser” sizin olabilir…
Ama bu ülkenin geleceği size bırakılmayacak!"