yandexmetrikacounter
DOĞRU SÖYLEYENİ GERİ ÇAĞIRIYORLAR... | Çanakkale Olay
Ali Işık Narler

alinarler@gmail.com

DOĞRU SÖYLEYENİ GERİ ÇAĞIRIYORLAR...

Bugüne kadar basın mesleğinde, mesleğin gereken tüm etik kurallarına uyduk... DOĞRULUK VE DOĞRU HABERCİLİK...

Çanakkale Notları...
66

Bu öğretileri Rahmetli Turhan Narler başta olmak üzere, Bülent Dikmener, Yalçın Bayer, Hhh Genel Yayın Müdürü Hasan Yılmaer gibi duayen gazetecilerden, büyüklerimizden aldık. Ve hiçbir zaman da bu ilke ve prensiplere aykırı hareket etmedik.

YAZILAN DOĞRU BİR HABER KİŞİ VEYA KURUM, KURULUŞLARIN HOŞUNA GİTMESE, CANLARI SIKILSA VE HATTA KIZSALAR BİLE, SİZE KİN BESLEYEMİYORLAR VE HATTA İÇLERİNDEN ''YAHU ADAM DOĞRU YAZMIŞ DA, YAZMASAYDI DAHA İYİDİ'' DİYORLAR...

Bu nedenle özellikle de Trakya'da Trakya Doğuş bölge gazetesi sahibi iken mafya ile sık sık karşı karşıya geldik. Hem de en büyüklerle. Ama haklı ve doğru yazılar nedeni ile sonuçta haklı olduğumuzu, sadece görevimizi yaptığımızı anladılar ve sonuçta hep sulh olduk. EN BÜYÜK GÜCÜN DOĞRULUK OLDUĞUNU HİÇ BİR ZAMAN UNUTMAMALIYIZ...

Birgün Ankara'dan İzmir'e giderken benzin istasyonunda benzin ve sigara alıyorum. İnsanlarla sohbeti severim. Orada bir müşteri ile merhabalaşıp bir iki laf ettik. Bana aldığı şekerden ikram etti. ''Bende şeker var, sağol'' dedikten sonra,

-Abi şu zıkkımı içeceğine şu şekeri ye.

-Bak doğru söylüyorsun ama dikkat et bu devirde doğru söyleyeni 9 köyden kovuyorlar.

- Abi kovuyorlar ama mecbur kalıp geri çağırıyorlar.

Çok doğru konuştu. Mesleğini sordum.

- Kamyon şoförüyüm. Şurada duran kamyonun.

- Ne doğru söyledin.

- Abi yollarda bile dinlenirken kitap okuyor ve öğreniyoruz...

Daha sonra çok düşündüm.

Çanakkale'de bulunmadığım zamanlarda İstanbul ve Ankara'da büyük holdinglerde, daha çok da Genel Koordinatörlük gibi görevlerde bulundum.

Hatta Ankara'da bir holdingin çok sevdiğim patronu, ara sıra işine gelmediği konuları bile kendisine dobra dobra söylerdim. Ve o da (aynı zamanda büyüğüm) kızıp bir gün konuşmasa da, ertesi gün ''Doğrucu davudu çağırın ona bir kahve ısmarlıyayım'' der ve hem iş konuşur ve hem de sohpet ederdik.

Çalıştığım kuruluşlarda gereken çalışmaları tamamladığımda da neden ve gerekçelerini de sunarak istifa ettim. Çünkü yapmam gereken işler tamamlanmıştı. İnanın tekrar, tekrar geri çağırdılar. O sıralarda Volswagen arabalar geri çağırılıyordu. ''Ben Volswagen araba değilim. Geri gelemem. Yeni iş ve projelere başladım'' diyerek geri çağırılmaları kibarca ve espirili bir şekilde eski patronlarıma izah ettim. Hala dostluklarımız devam eder ve ne zaman ne bilgi, ne iletişim gerekli olursa elimden geleni yaparım...

Bugün niye bu konuda bu kadar kafa ütüledik?

Ülkede ve halkımızda doğruluk ve dürüstlük hele de son yıllarda öylesine erezyona uğradı ki,

normal herkesde doğal olarak olması gereken doğruluk ve dürüstlük kalmadı. Hatta bu değerlerin adı ahmaklık oldu, aptallık oldu.

AMA ASLA UNUTMAYIN DOĞRULUK EN BÜYÜK GÜÇTÜR...

DOĞRULUĞA İLİŞKİN O GÜNÜN BAKANI HAMDİ ABİ'DEN ALDIĞIM KÜÇÜK AMA BİR O KADAR DA ÖNEMLİ BİR DERS...

Aklıma sonradan geldi. Birgün Çanakkale'de her zaman olduğu gibi başta günün emniyet müdürü ve yakın çevresi dahil olmak üzere birçok kesimle tartışmalı ve hatta mahkemelik pozisyonlar yaşamıştık. Emniyet Müdürü tüm gücü ile tüm işlerimin önünü kesip ben onunla, o da benimle uğraştı. Emniyet müdürüne hakaretten çok mahkemeleştik ve hatta baya da tazminat cezasına uğradım. Bu arada çok sevdiğim o günün Çanakkale Milletvekili ve Çevre Bakanı Hamdi Üçpınarlar abime ''Abi bunlar beni batıracak. Ama bende de geri adım yok biliyorsunuz'' diye dert yandım.

- Bak Işık'çım doğru eğilebilir, ama asla yıkılmaz.

- Bunlar şer üzerine bir birlik kurmuşlar.

- Şer üzerine kurulan birlikler tez dağılır.

- 6 aya kalmaz görürsün dedi.

Çok geçmedi 3-4 ay sonra dağıldılar, üstelik bir çoğu da birbiri ile mahkemelik oldu.

Emniyet Müdürü de yeni il olan Şırnak'a tayin oldu, gitti...

DOĞRULUK İŞTE BÖYLE BÜYÜK BİR GÜÇTÜR...